Telekinezi, Pirokinezi, Zihin Kontrolü, Descensium (Öteki Dünya’nın Cehennemlerine Yolculuk),Yer Değiştirme, Vitalum Vitalis (Yaşam Gücü Aktarımı) ve Öngörü. Sonunda bu yedi gücün, sezon başından bu yana ara ara sözü edilen ‘Seven Wonders’ı oluşturduğunu öğrendik. Bu güçlerin hepsine sahip olduğunu kanıtlayan bir cadı, ‘Supreme’ olarak taçlandırılıyor. Yalnız, ‘Seven Wonders’ sınavından geçerken ölme ihtimali de var cadıların; bu yüzden de oldukça riskli bir sınavdan bahsediyoruz.
Go To Hell, sezon başından bu yana en beğendiğim bölümlerden biri, belki de en beğendiğim bölümdü. Her dakikasını heyecan ve merakla, diken üstünde izledim. Sürpriz, kan ve ölüm bombardımanına tutulduk resmen.
YENİ GÜÇLER
Öncelikle geçen hafta kendini Akademi içindeki sırları görebilmek için kör eden Cordelia, işe kayıp Misty Day’e ne olduğunu aramakla başladı. ‘İçgörü’ yeteneğinin geri gelip gelmediğini anlamak için Madison’a “Dur bi dokunam sana!” diye yanaşsa da, sırrının açığa çıkmasından çekinen Madison, tabii ki ilk etapta buna pek yanaşmadı. Sonunda razı olsa da, Cordelia’nın eski yeteneğinin hala ‘hizmet dışı’ olduğunu gördük. Bu arada cadılarımızda yeni güçler boy göstermeye başladı. Madison’ın, Cordelia’nın dokunuşundan yer değiştirme gücü ile kaçtığına tanık olduk. ‘Supreme’lik adına hemen havaya girmesen iyi olur Madison, zira Cordelia’ya kulak verelim: “Cadıların birden fazla gücü olabilir; tehlikeli zamanlarda bu güçler daha yoğun hissedilebiliyor”.
Kayıp Bürosu gibi çalışan tek cadımız Cordelia değildi; Queenie de sırra kadem basan Marie Laveau’yu aramaya yeltendi ve ilk olarak Cordelia’nın serasındaki tezgahın, kanla kaplı olduğunu gördü.
Şüpheleri iyice artınca, Papa Legba’dan cevap alma umuduyla ‘Descensium’ gücünü denedi ve ateşlerle kaplı bir cehennem yerine kendini eskiden çalıştığı kızarmış tavuk restoranının ateşi başında buldu. Buradaki tasvir aslında çok şiirseldi. Ne olduğunu, onunla birlikte anlamaya çalışırken Papa Legba yardımımıza koşup olayı açıkladı. Queenie’nin Cehennem’i, hayatının en kötü günlerini geçirdiği bu restoran olduğundan kendini burada bulmuş. Değer verilmeyen, aşağılanan bir konumdaydı çünkü burada. Neyse ki, kendisi sakata gelmeden ayrılmayı da başarıp Papa’ya Marie Laveau’yu sordu. Papa da Queenie’nin bu gücünden etkilenip Madam’ın, geçen hafta baygın halde bıraktığımız Marie Laveau’yu kesip biçip gömdüğünü söyledi. Bunun üzerine, Papa’yla olan anlaşmasını yerine getiremeyecek parça pinçik bir Laveau mevzubahis olduğundan, Queenie de Madam’ı öldürebilmek için Papa’dan ölümsüzlük anlaşmasını bozmasını istedi. Papa’nın aklına yattı bu durum ve Queenie’ye yeşil ışık yaktı.Tabii Laveau’nun böyle sessiz sedasız ölmesi ile ilk şok dalgasını yaşamış oldum. Umarım, finali onsuz yapmayız diyerek bir umut bekleyeyim bari.
Madam’dan feci intikam.
SON ŞANS
Madam’ı, artık müzeye dönüştürülen evinde ziyaretçilere kendisini iyi şekilde anlatırken bulduk. Tabii gerçek tur rehberini gizlice öldürüp yerine geçmiş. Saçı başı da günümüze uydurup şık bir görünüm edinmiş bu arada. Queenie, yanına geldiğinde ikisi arasında çok iyi yazılmış bir sohbet geçti. Siyahilere karşı hissedilen ‘sözde’ üzgünlüğün ve edilen özürlerin aslında bir nevi maske olduğunu söyledi Madam. Kendisinin ise en azından dürüst olup aklındakini söylemekte çekinmediğini vurguladı. Aynı zamanda ikisi arasındaki son konuşma olan bu konuşmada, müthiş bir eleştiri getirilmiş bu yapmacıklığa; yazarları tebrik etmek gerek.
Queenie, Madam’ın öldürdüğü siyahilerin torunlarına yardım edebileceğini söyleyip ona son bir şans sunsa da, tabii ki Madam’a bir küfür gibi geldi bu. Artık Queenie’nin sabır taşı çatladığından, Madam’ı bu kez öldürdü ve gerçek anlamda Madam’ı uğurlamış olduk. Madam da Abbas oldu!
ÖNGÖRÜ, YALANLAR, KAVGALAR
Cordelia ve Fiona, o kadar hır gürden sonra tekrar yan yana gelip konuşmaya başladı. Fiona, artık veda edeceğini söyleyip annesinden kalma bir kolyeyi Cordelia’nın boynuna taktı ve aniden Cordelia, geleceği gördü. Bölümün en iyi çekilmiş sahnelerinden biriydi kesinlikle. Kameranın yavaşça Akademi içinde bir ruh gibi süzülüp Fiona tarafından öldürülmüş genç cadıları ve Cordelia’yı bize göstermesi etkileyiciydi. Hadi diğer cadıları anladım da, Fiona’nın Cordelia’yı öldürmesi enteresandı bu öngörüde. Acaba Cordelia’nın da ‘Supreme’ olabileceğine dair inceden verilen bir ipucu muydu? Cordelia, yeteneğinin geri geldiğini anladı ama dehşete de düşmüş oldu. Soluğu Baltacı’nın yanında alarak Fiona’nın onu kullandığını, asıl amacının güç ve gençlik olduğunu, uçağın iki gün içinde kalkacağını ama Fiona’nın bunu Baltacı’ya söylemediğini vurguladı. Söylediklerinden sonra Baltacı’nın içinde şüphe tohumları filizlenmeye başlamıştı artık…
Nihayet Cordelia, Misty’nin eşyalarına dokunup yerini saptadı ve Queenie’yle gidip onu kurtardılar. Queenie’nin önce telekinezi, sonra ‘Vitalum Vitalis’ gücünü sergilemesine de şahit olduk.
Misty Day’in izinde.
Kendinde olmayan Misty Day’i bu sayede hayata döndürdü. İyi ki de döndürdü. Zaten Marie Laveau ve Madam’ın gittiğini sayarsak, finale bir adım kala bir de Misty Day’in etkisiz eleman olarak mezarlıkta tıkılı kalması, final için etrafı oldukça boş kılacaktı. Bu noktadan sonra bir karakter bile önemli. Zaten bir de baktık ki, Zoe-Kyle da Akademi’ye geri dönmüş. Kendileri Florida semalarının altında takılırken, Zoe’ye çatan bir evsizi Kyle öldürmüş. Zoe de, ‘Vitalum Vitalis’ gücü olduğunu fark edip onu hayata döndürdüğünde “Ahan da yeni ‘Supreme’ benim herhalde! Bana ihtiyaçları var,” diye düşünüp Kyle’ı da alarak Akademi’ye gelmiş. Misty Day de Akademi’ye gelince aksiyon başladı zaten. Geçen haftaki “Cadılar-Şirket” yüzleşmesinden sonra, bu haftaki Misty Day-Madison yüzleşmesi şahaneydi! Madison’ın hal ve hareketlerini sevsem de, temiz bir sopayı hak etmişti cidden. Eline sağlık Misty Day diyorum. Kendisinden harika Amerikan Güreşçisi olurmuş valla!
AKADEMİ’DE DAYANIŞMA, ÖBÜR DÜNYA’DA BULUŞMA
Misty-Madison kavgası sırasında birden üstü başı kanla kaplı halde Baltacı ortaya çıkıp baltasını cadılarımıza indirmeye kalkınca, cadılarımız tekrar birlik oldu ve aynı Akademi’nin geçmişteki öğrencileri gibi Baltacı’yı ardı arkası kesilmeyen bıçak darbeleri ile öbür dünyaya yolcu ettiler. Bu sahnelerde ilk başta Kyle’ın “Baltacı’yı ben hallederim,” demesine karşılık Misty Day’in “Bir erkeğin korumasına ihtiyacımız yok,” diyerek tekrar ‘kadın dayanışması’ ve ‘feminizm’e gönderme yapması dikkatlerden kaçmadı. Baltacı’nın ikinci kez aynı şekilde öldürülmesi çok iyi düşünülmüş yalnız, pek ironik oldu.
‘Baltacı’ya toplu saldırı.
Her şey iyiydi, güzeldi; fakat Baltacı’nın üzerindeki kan kime aitti? İşte bu noktada yine bir şok dalgası geldi. Fiona’nın kendisini kandırdığını anlayan Baltacı, meğer bunu hazmedemeyip baltasını bu kez Fiona’ya tattırmış ve onu öldürdükten sonra da cesedini timsahlara yem etmiş. Tabii, biz timsah kısmını görmedik ama ikisinin yüzleşmesini izleme şansı bulduk. Fiona da öldüyse biz ne yapsak, ne etsek? Finale adam kalmadı; tüm ağır toplar tek bölümde gitti. Final, Fiona’sız olmaz diyorum ben; belki bu işin içinde bir iş vardır…
Madam LaLaurie ise birden kendini, siyahileri hapsettiği İşkence Odası’ndaki bir kafesin içinde buldu; üstelik kızları da sağ salim (her ne kadar iki tanesi işkence görmüş olsa da) kendisi gibi kafeste. Bu kez Madam’ın cehennemindeymişiz meğer ama aslında burası Papa Legba’ya ait! Onları oraya koyan Papa Legba, Madam ile kızlarına işkence edecek kişiyi ise Marie Laveau olarak belirleyerek, ikisine birden sonsuz bir ceza vermiş. Tabii ki Marie Laveau da sütten çıkmış ak kaşık değil; onca bebeği, kendi ölümsüzlüğü uğruna feda etti. Ayrıca bebek getirme görevini, Madam tarafından doğrandıktan sonra artık yapamayacağı için anlaşmayı da istemeden bozmuş oldu. Papa Legba, “Herkes günahlarının bedelini öder,” diyerek gerçekten zekice bir ceza bulmuş olduğunu gösterdi. Tabii olan Madam’ın kızlarına oldu!
YENİ ‘SUPREME’ İÇİN GERİ SAYIM
Bölümümüzün finali ise Fiona’nın tablosunun, önceki ‘Supreme’lerin arasına asılması ve dört genç cadımızın ‘Supreme’lik için gerçekleştirilecek olan‘Seven Wonders’ sınavına tabi tutulacağının ilan edilmesiyle kapandı. Tabii Fiona’nın portresi asıldıktan sonra sahte iltifatlar edilmesine bayağı güldüm; zaten doğruyu da “Berbat bir ‘Supreme’di” diyen Cordelia söyledi. Yeni ‘Supreme’i bulmak, normalde mevcut ‘Supreme’in görevi ama Fiona öldüğünden iş başa düştü. Bu bölüm her ‘Supreme’ adayının sergileyebildiği güçlerin bir kısmını da görmüş olduk; artık yatırın bahisleri!
Sadece tablolarda mı kaldın Fiona?...
Finale Marie Laveau’suz, Madam’sız ve en önemlisi de Fiona’sız gireceksek biraz tatsız-tuzsuz, buruk bir final olur bence. Artık son viraja geldik. Eğer final bölümünün tamamı, ‘Supreme’ bulmakla geçerse büyük oranda hayal kırıklığı olur. Şahsen, yazarlardan iyi sürprizler bekliyorum. Dizinin birinci sezon finalini pek başarılı bulmasam da ikinci sezon finali hayli iyiydi. Bakalım AHS:Coven, nasıl bir finalle bizleri Akademi’den uğurlayacak? Nefesler tutuldu, bekliyoruz!...