Her zaman söylerler değil mi ayrılıklar, ölümler ve belirgin sonlar her zaman yeni bir yola açılan başlangıçlara benzer. Kırgın Çiçekler’de tam anlamıyla da bu sözler yaşanmaya devam ediyor. Hatırlarsınız geçtiğimiz hafta Furkan Andiç’in hayat verdiği Gökhan karakteri diziye ölerek veda etmişti. Ancak etkisi bu hafta da sürmeye devam etti. Bu esnada Cemre’nin hayallerine fazlasıyla yansıyan hatta hayali geçip Cemre’nin takıntı haline getirdiği bir Gökhan haline gelmeye başladı. Bu kısım biraz sıktı ne yalan söyleyeyim. Madem adamı hayal olarak kanlı canlı gösterecektiniz ne demeye öldürdünüz diye sormadım değil kendime. Neyse umarım bu saplantı hali daha fazla devam etmez.
Olaylar dur durak bilmedi bu hafta da ve tabii başrol karakterimiz Nazan Hanım’ın yaptıkları ve yapacaklarına akıl sır erdirememeye devam ettik. Kamera kayıtlarını ortadan kaldırabilmek için uzun çaba gösterdi ancak çekirge misali üçüncüde illa ki bir hata olacaktı ki beklenen oldu nihayetinde. O kamera kayıtları nihayetinde bulundu da bir şeyler yoluna girdi derken bu kez de CD el değiştirdi ve umduğumuz ancak ummak istemediğimiz kişinin eline, Kemal’in eline geçti; bakalım önümüzdeki hafta Kemal Bey neler tasarlayacak o sinsi kafasında?
Hayatta tutunduğumuz dallar vardır; ama iyisinden ama kötüsünden sarındığımız o dallar. Meral de o dallardan birine tutunmak istedi ama elinde kaldı işte. Var bir keramet bu işte; kızlardan biri yetimhaneden dışarı çıkınca geri dönüyorlar, bu kısır döngüye hangisi son verecek bakalım? Senaristlere de sesleniyorum buradan Meral’i ağlak hale getirmeyin lütfen zira hiç yakışmıyor. Annesi Seher Hanım ise doğal olarak kızını koruyor ancak bir o kadar da zarar veriyor; umarım çalıştığı yerden bir şekilde ayrılır ve kızıyla yolları tam anlamıyla kesişir, hayırlısı…