Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Gülfem’in fendi, Gülru’yu yenemedi
Sezon: 1 Bölüm: 9

Şu sahneyi görmek için 9 bölüm bekledik!

Geçen haftaki yazımın başlığı ‘İşte savaş şimdi başlıyor’ ile ne kadar doğru bir adım attığımın farkındayız değil mi eeey seyirci?

Gülru’nun açılan çakralarına kurban! Gülfem’e karşı kendini ilk kez ezdirmedi. Gülfem de ilk defa kuyruk acısıyla kendini bu kadar açık etti ve karşılığında ilk defa Gülru’dan bu kadar net bir tepki aldı. Aslında Gülru yıllardır bu kadar gözünde büyüttüğü Gülfem Hanım efsanesinin çöküşüyle kendine geldi. Ohhh. Rahatladım ya. Daha önceki özetliyorum yazılarına bir seyirci ‘Gülru artık kendine biran önce gelmezse, daha izlemem,’ demişti. Geldi, geldi. Kendine geldi. Gitmeyin her şey daha yeni başlıyor! Gülru’nun naif başkaldırışları umut vadediyordu. Daha ilk dakikalardan bize devamının geleceğini hissettirdi. Gülru’nun aynada kendiyle konuşması, kendinin farkına varması sahnesi güzeldi. Yani en azından sekiz bölümdür beklediğimiz bir şeydi. Ama Gülfem’in Ömer’e konu ile ilgili “Gülru’nun bir sorunu yok ben onu rahatlattım,” diyerek ilk yalan söylemesi, yeni yalanlara yelken açar mı acaba sorusunu aklıma getirdi. Aşkta ve savaşta her yol mubah diyerek, hayde bre pehlivan diyerek, er meydanına çıkacak mı göreceğiz.


Anne! Anneciğim!

Yonca’nın eve gelişi Hekimoğlu evinde büyük bir şok etkisi yarattı. Yonca sanırım son dakikaya kadar kabul göreceğini düşündü. Masada Mebrure ile yalnız kalışı gerçekten çok manidardı. Son üç bölümdür zaten söylüyorum. Yonca’dan ancak küçük Mebrure olur diye. Çok şükür sesimi duyurdum. Tam Yonca itelenip kakalanacaktı ki, Ömer eve gelince Yonca’yı herkesle beraber masaya topladı. Taner’in babasının Mebrure’nin eskiden hizmetçi olduğunu vurgulaması ‘kızım sana söylüyorum gelinim sen anla’nın daniskasıydı. Artık anla Yonca’cığım. O evde bit kadar değerin yok! Taner’e niye beni çağırdın diyene kadar gitmemeyi akıl etseydin keşke hem de Cahide Sultan o kolyeyi gözlerinden ateşler saçarak istedikten sonra. Sofrada çıkan Hekimoğulları kavgasında Ömer’in o ilk defa gördüğümüz haşin erkek tarafı efsaneydi! “Yeterrrr!” diye bağırdı. Bir daha bağır Ömer bir daha diyesim geldi!

Ömer’in Göksel’in Gidemiyorum şarkısı eşliğinde sahilde derin düşüncelere dalması bir diğer işaretti. Ömer’in kendisi ile ilgili düşüncelerini öğrenmesiyle gece uykusuzlukları, gözünün önünde Ömer’i canlandırmalar falan başladı. Naaays! Gülfem sabah soluğu Ömer’in kapısında aldı. Gülfem Ömer’e yaptığı tekliflerin hepsinde reddediliyor. “Barselona’ya gidelim,” “Yok,” “Sabah kahvaltı edelim,” “Yok.” Ömer gıdım gıdım kaçmaya başladı. Farkeden yok! Gülfem artık Ömer’in ensesinde boza pişiriyor desem yeridir. Kuşluk vaktinde, öğlen mesai saatinde, zırt pırt her kapı aralığından çıkıyor. Ayrıca Gülfem’in Ömer’den özür dilemesi öpüp göğsüne atlaması itici geldi şahsen. Yani çizilen Gülfem Sipahi bu kadar avam olamaz diye düşündüm.

Geçen haftanın özetliyorumunda, Gülfem-Ömer ilişkisini merak ediyorum keşke bir sevgili olsalardı demiştim ya, ben onu geri aldım. Sonuna kadar geri aldım. Film izlerlerken Gülfem’in kırıtışları, yapışık siyam ikizi hareketleri, elleriyle beslemesi çok irrite edici geldi. Olmasın onlar sevgili. Ömer’le Yonca olsun, onlar olmasın yani o kadar.

İkizim, Ömer’im.

Diğer yandan Mert’in yüzük ile ilgili baskıları başladı. Ben de nerede kaldı Mert arızaları diyordum ama çok normal. Hakkını yemeyelim. Çocuk kulaklarıyla Ömer’in Gülfem’ e meyilli olduğunu duydu. Daha ne olsun? Gerçi nişanlı oldukları biliniyordu zaten; illa yüzüğe gerek yok. Kimyaları tuttu işte! Mert’in hissettiği de bu zaten geçen bölüm “Ben sizi yakıştırdım,” diyerek kendini açık etmişti. Ayrıca Gülfem’in bundan böyle de Mert ile ilgili planları ve kışkırtmaları devam edecek sanıyorum. Çünkü ofiste çalışanlar tarafından kendisinin manken sanılması sanırım bize verilen yeni bir mesajdı. Erkek koleksiyonu için yeni mankenlerden biri Mert olabilir. Şahdı, şahbaz olur! Bir de çocuğa ‘“Evlenin aaa, siz nişanı uzatmayın,” ayarını verdi. Zaten yüzüğe takık olan Mert iyicene kafayı yaktı.

Gülfem’in yalanı.

Ömer’in her adım başı “Yaparsın Gülru, aslansın Gülru, bak bebeğim şimdi git bunu yap, şimdi de şunu,” gibi ebeveyn tavırlarından baymaya başladım. Evet, Gülru artık ne istediğini daha iyi biliyor ama biraz daha ayakların yere bassın be anacım. Ömer’in gazıyla mahvettiği çizimi baştan yapan Gülru yine ağzının payını aldı. Benim safım sabahlayarak çizdi babam çizdi. Bir de Gülfem in “Önemsizdi zaten caaanım,” deyip asabımı oynatması mı yoksa çizimi cebe indirip, ekibe hava atması mı dengemi bozdu bilemedim. Bazen Gülru’nun marş basmıyor. Teklemeye başlıyor. Böyle elimde bir sopayla ‘tık’ diye vurup “Evladım, burada tepki göstermen gerekiyor,” diyesim geliyor.

Yonca Taner’in kendisini tamamen şutlaması karşısında tabii ki hırsından kudurdu. Geçen bölüm kendisi suçlu olduğu için pek bir çirkefliğini görememiştik. Özlemişiz! Çiçeğin tarzı, konuşmaları enfesti. Müştemilatta en ayakları yere basan, en kallavi konuşan kendisi çıktı. Helal olsun, ayakta alkışlıyorum. Salih Amca’nın yüzü gülerse bir tek bu kızdan güler. Yonca zengin koca diye kendini heba edecek, Gülru zaten saftirik, büyük kız ise Pollyanna. Ama en delikanlısı Çiçek. Taner’e bir posta koydu, o toy haliyle Yonca’ya öyle laflar etti ki bayıldım.

Gülru’nun Ömer’e yaptığı hatırlatmayla Gülfem Sipahi’ye teknede bir doğum günü sürprizi hazırlandı. Ama Ömer’in hazırladığını düşündüğü sürprizle yatta yalnız olacağını sanan Gülfem’in hayal kırıklığı ifadesi ve suratı görülmeye değerdi. Gülfem doğum gününde tam bir Gülfem Sipahioğlu’ydu. Gerçekten çok hoş olmuştu itiraf etmeliyim ama Gülru da mezuniyet gecesinden sonra gördüğümüz en hoş halindeydi. “Ben istemezsem sen zaten görünmezsin,” diyen Gülfem’in Gülru ve Cihan’ı teknede görünce surat ifadesi harikaydı. Gülru da ilk defa ısıran, hooşşt diyen gözlerle Gülfem’ e baktı ki ben mesajı direkt ilettiğini düşünüyorum. Ortam da Gülfem’in hırlayamayacağı türdendi. Ayrıca yıllardır odasından çıkmayan Cihan’ı teknede görüp de, Gülru’ya takılması olmazdı. Gülümsemeye devam etti. Ama içten içe “Kaptan aç şu teknenin tıpasını, yekten batalım da geberelim bu ne yaa,” bakışlarını gördük. O kadar fütursuzlaşıp, Gülru’ya dünyayı dar etmenin sonucu elbet buydu. Her ne kadar Gülru gelmeye cesaret ettiyse de, tam olarak Gülfem’in damarına basmaya çalışıp çalışmadığını net olarak görmedik. Sadece hafiften bir işaret aldık diyebiliriz.

Yıkılmadım, ayaktayım!

Kırmızı bir tek Gülfem Sipahi’ye yakışmıyor değil mi?

Net bir işaret alamadığımız diğer konu ise Cihan’ın kendini tekneden attığı mı yoksa düştüğü mü konusuydu. Bayağı bayağı cumburlop gidiverdi çocuk. Arkasından Ömer’in atlamasıyla bu bölüm de son buldu. Yani Cihan tabii ki kurtulacak diye düşünüyorum. Çocuk alışkın sonuçta. Zamanında Gülfem de çocuğu yastıkla boğmaya çalışmış. Vız gelir tırıs gider ama bu olayla ilgili Gülfem, Gülru’yu suçlayacak diye öngörümü de yapayım.

Huzurunuzdan ayrılmadan önce son olarak, dizide ki ‘En Nefretlik İnsan Top 3’ mü açıklamak isterim.

1. Mine: Son yaptıklarından sonra Yonca’yı solladığını düşünüyorum.
2. Yonca: Fazla söze gerek yok. Şirret.
3. Yener: Taksici arkadaşımız, yeğeni gibi kılçık yüzünü göstermeye başladı.

Peki sizin ilk 3’nüz kim?
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR