Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Gotham: Karanlığa hoşgeldiniz
Sezon: 1 Bölüm: 1

 

Sin City ve 300 gibi egzantrik çizgi romanların yaratıcısı Frank Miller, New York'u tanımlarken gündüz halini Metropolis (Superman), gece halini de Gotham olarak belirtmiştir. Adaletin karizmatik ve kasvetli süper kahramanı Batman'in ikamet ettiği Gotham City, ezelden beridir kokuşmuş, dejenere, riyakar insanların dolup taştığı; suçun iktidarı adeta ele geçirdiği ve halkın süper kahramanlarına nankörlük ettiği bir şehirdir. Superman'in Metropolis'i, Spider Man'in New York'u hatta daha bir uç noktaya taşırsak Thor'un Asgard'ına nazaran Gotham distopik bir şehirdir. Bu distopyayı oluşturansa fütürist varlıklar yerine kapitalizm, muhafazakar bir adalet sistemiyle beraber 12 Maymun'a benzer bir şekilde Arkham'ın hapishaneleri ve akıl hastaneleriyle öne çıkıyor. Bu nitelikleriyle de aslında Batman'i diğer süper kahramanlardan daha özel, daha popülist yapan argümanları çok daha iyi görüyoruz.


O nasıl bir girişim?

Pilot bölümde ya da dizinin çıkacağının ilk sinyalleri verildiğinden beri akıllarda, ''Joker de var mı?'' sorusu var. Haklı olarak Christopher Nolan'ın çizgi roman uyarlamaları arasında başyapıt niteliği taşıyan ''Dark Knight'' serisinde seyirci HEATH LEDGER'ın unutulmaz bir kompozisyonla hayat verdiği Joker'i daha çok sevdi. Ama şunu da unutmayalım ki bu Bruce Wayne'den de ziyade (Batman) Dedektif Jim Gordon'un prequel hikâyesi. Evet, Gotham'ın diğer kötü adamlarını bölümler ilerledikçe onların da önceki hayatlarına bakmak suretiyle daha radikal bir şekilde görebiliriz. Lakin Joker gibi son anlarında bile kahkahalara tutulan inanılmaz bir psikopatın başlangıç yerinin Arkham Akıl Hastanesi olduğu unutulmasın.

Cinayetin ilk elden tanığı. Ama kendisinden başka kimse bilmiyor.

Bruce Wayne'in hikâyesi bilindiği gibi şöyle başlar. Annesi ve babasıyla gittiği bir tiyatro çıkışı (burada sinema) maskeli soyguncunun teki tarafından öldürülürler. Ancak bu olayın ilk elden tanığı dizinin pilot bölümünde Selina Kyle olarak karşımıza çıktı. (Kim olduğuna değineceğim ilerleyen bölümlerde) Neyse, Jim Gordon ve akabindeki polis ekibi olay mahalline giderek cinayeti araştırmaya başlarlar. O sırada Jim Gordon da küçük Bruce ile tanışmış olacaktır. Bruce'un annesi ve babası oldukça tanınmış kişilerdir. Ve ister istemez de Jim Gordon dışındaki diğer dedektif Harvey Bullock, işi devralmak istemez. Olaylar böyle gelişirken karşımıza Alfred çıkıyor. Jim Gordon'dan bile aslında hakkında daha çok bahsedilmesi gereken kişi. Gerçek manasıyla Bruce Wayne'e Batman olmanın kapılarını açan mübarek abimiz bu adam.


Kahramanlarımızı yavaştan tanıyalım. Bu oğlumuz Jim Gordon. Birkaç seneye adaleti koruyacak inşallah...

Biz tekrardan Gordon ve Bullock cephesine dönelim. Gözü pek dedektiflerimiz Gotham'da gündüz vakti bile olsa birkaç haydudun kıçını tekmelemek üzere devriye gezerken yine Gotham'ın kalburüstü pisliklerinden birini görürüz. Hem de bu iki dedektifle birlikte çalıştığına tanık olduk. İlk ters köşemiz hayırlı olsun o vakit... Dedektiflerimiz olayın yeniden peşine düşerken ilk görüşmelerini Fish Mooney adındaki bir kadınla yaparken Gotham'ın daha doğrusu Batman'in aslında en büyük baş belası Oswald Cobblepot'u gördük. Yani pengueni. Aynı sıfat, aynı ağzına iki tane çakmalık bir üslup ve fazlası... Kararı siz verin.


Bilenler bilir bu çocuğu...


Diş macunu reklamlarına tepki olarak doğdum. Evet...

Jim Gordon, Bruce Wayne'e bir kere söz vermiştir artık. Ya herro ya merro! Bu cinayet çözülecektir. Bullock ile Gordon, ikinci şüphelimiz her türlü suça bulaşmış Mario Pepper ile görüşmeye giderken Gotham'ın kötülerle dolu pislikler geçidinde bir yenisi daha karşımıza çıkar. (İleride) Peper ve ailesinin evini aramaya başlar başlamaz çareyi topuklamayla çözen Mario uzun bir kovalamaca Ağır Roman tarzı bir düeolladan sonra Bullock tarafından vurulur ve şuursuzca Mario'nun Wayne'lerin katili olduğu belirtilerek aniden dedektiflerimiz Gotham Polis Departmanı'nda kahraman ilan edilir ve ana sayfada da boy gösterirler. Aha! Ortalık yine karıştı. Ama en azından şimdilik Wayne ailesinin geri kalanının içi rahat. Bir şekilde yalancılıkla itham edildiğini düşünen Jim Gordon, soluğu Pepper ailesinin evinde alır ve istemsizce olayları kafasında netleştirdikçe daha çok pişman olmaya başlar. Çünkü bu bir tuzaktır ve Mario yem olarak kullanılmıştır. Yani en azından Gordon böyle düşünüyordur. Gordon bu meseleyi daha da kurcalayarak Fish Mooney'in mekânına dalar dalmasına ama aldığı ilk beladan ötürü de ondan haber almamız zorlaşır. Tabi devreye giren Bullock için de öyle. Öte yandan Oswald ve annesinin tarafına bakarsak olayın kilit noktası onlar. Yani cinayetin bütün delillerini tek tek onların arasındaki çatışmadan öğreniyoruz. Bir de Falcone denen mafya unsurumuz var tabi. Bu unsurumuz açıkçası Gotham'ın felsefesini çok iyi çözmüş. Baksanıza... Suçlu bir hayatı asil gibi anlatıyor. Ben demiyorum Jim Gordon diyor.


Teker teker gelin oğlum!

Sevmez mi abisi?

Gordon da insan sonuçta...

Nolsun be hacı? Sallanıyoz işte...

Gotham Felsefesi Uzmanı Falconey...

Penguin ve Gordon'u beraber yürürken görüyoruz bir limanda. Cinayetin gizemini tam çözemesek de ortalığı yavaştan karıştıranın Penguin olduğunu anladık. Keza Penguin ile beraber de Gotham'ın sadece suçlularının değil polislerinin de kendi çıkarları uğruna yozlaştığına şahit olduk. Final anlarına artık az kalmışken Jim Gordon, Alfred ve Bruce'a gerçeği söyler. Ancak Bruce Wayne, gerçek katilinin hala hayatta olmasından memnundur. Zira intikam vaktini kendisi ayarlayacaktır. Ama durun o da ne? Kötüye bir şey olmaz diyerek Penguen, daha sudan çıkar çıkmaz bir balıkçı amcamızı gırtlağından kesiyor ve suç dünyasına adımını atmış olarak pilot bölüme noktayı koyuyoruz.

Bu kareye iyi bakın. Bir daha zor göreceğiz bence...

Acaba sahiden hangisi kaşındı?

Cevap belli...

Ve yine Selina. Seveceksiniz...

Bugün çok güzelsin Gotham.

İlk bölümde Gotham atmosferini fazla görkemli, hatta renkli bir şekilde görsek de (After Effects ile yapıldığı çok belli) ben bayıldım yine de. İlerleyen bölümlerde o puslu ve kasvetli havayı göreceğiz inşallah. Onun dışında bir süper kahramanın prequel hikâyesinden ziyade sıkı bir dedektiflik öyküsünün anlatıldığı Gotham, yeni sezonun en iyilerinden. Pilot bölümle bile istediğimden fazlasını buldum. Çizgi roman müdavimleri de ayriyeten özlediği kötüleri görecek azar azar. Oyunculuklar süper. Hiçbirini ayırmadım. Bir tane sarkan görmedim. Özellikle de bu konuda Robin Taylor başarılı. Önümüzdeki bölümde resimlerde asıl kimliğini gerçek tutuğum Selina Kyle'a odaklanacağız. Ben de merakla bekliyorum. Haydi o zaman, yeni dizimiz hayırlı olsun.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR