Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
En kötü plan plansızlıktan iyidir (!)
Sezon: 1 Bölüm: 13

Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin

Geçen bölüm Mahir-Arife ikilisinin müthiş planlarının Bahattin tarafından fark edilmesiyle sona eren dizimiz bu hafta aynı sahneyle başladı. Anahtarı evde unutan Arife ve Ceylan kızlarımızın bütün ceremesini Mahir oğlan çekti. Ali de işin içinde olmasına rağmen Bahattin’in neden hep Mahir’e patladığını merak etmekteyim. Zira burada da ‘kuşbeyinli’ye varan ağır hakaretlere muhatap olması beni bile oturduğum yerde koltuğa gömdü yani. İyi niyeti haddi aşan insanlardan Mahir. Azıcık da şanssız. İkisi bir araya gelince Bahattin’in gazabına uğraması kaçınılmaz oluyor demek.

Ortalık durulup Bahattin odasına çekildikten sonra gecenin o saatinde çay demleyip börek yeme fikri ortaya atan Hatçik ve Hüsne’nin bu hallerine hiç şaşırmadım doğrusu. Şaşırmadığım için de sevindim. Demek ki kahramanlar bir süre sonra uzun zamandır tanıdığın dostların, akrabaların gibi oluyor.

Aramızda Kalsın her izlediğimde bende bu hissi uyandırıyor.

YABANGÜLÜ YADİGÂR
Önceki gece Civan’la barlarda İtalyanca şarkılar dinleyip felekten bir gece çalan Yadigar’ın yüzünde güller açıyordu. İnsanların mutlu olduklarında verdikleri tepkiler ne değişik.. Senaristin Yadigar’ı, mutlu olduğunda mutfağa girip kıymalı yumurta pişiriyor mesela. Türküler söylüyor, gülücükler atıyor hatta bir de kokulu kokulu Arife’yi öpüyor mutlu olduğunda. Kendimi düşündüm onu izlerken. Çok mutlu olduğumda yaptığım belirgin bir davranış var mı diye. Ama bulamadım. Sanırım ikizler burcu olmak hep aynı şekilde sevinmeyi bile çok görüyor insana.

Başlarda gözlerinin içi gülen Yadigar kızımızın günü, Civan’dan aldığı buluşma teklifiyle kat be kat güzelleşti. Ta ki Civan buluşmaya gidemeyene kadar.

Hayat bazen siz elinizden geleni yaptığınız halde ısrarla barikat kurar yolunuza. Hangi köşeyi dönseniz sanki tutulmuştur o yol. Gidemezsiniz. Kuvvetli nedenleriniz ve izah edebilirliğiniz vardır ama şanssızsanız o da ‘puf’ diye uçup gider elinizden.


Bu sinir bana senden yadigar
 
Eniştesinin kurduğu barikatı aşamayan Civan gibi.. Ha siz bir de tutup yolun ortasında kızın birinin boynuna kolye takma centilmenliği göstermişseniz bravodur size o zaman. O kolyenin zinciri elinize ayağınıza dolaşacaktır da haberiniz yoktur.

Yadigar sinirlenince çok güzel oluyor. Hatta sinirlenince normal halinden daha sevimli ve inandırıcı geliyor bana. Geçen bölüm yine mutfakta Civan’a sinirlenip "Opera mopera bilmem ben!" diye kükremişti hani. O zaman karar vermiştim buna. Bu bölüm tasdik ettim. Yabangülü gibi Yadigar. Gerçek, samimi, kızgın.. şefkatli aynı zamanda. Anne babasız büyüyen çocukların kızgınlıkları kalkanları gibidir. Kırılmaya tahammülleri yoktur. Yadigar’ın da öyle.. Seviyorum ben kızgın Yadigar’ı. Kızgın ve aşık Yadigar’ı..

ALTIN KIZLAR GERİ DÖNDÜ
Ne zamandır canım bir Altın Kızlar çekiyor. Bugün Aramızda Kalsın izlerken halalar, Hatçik ve Hüsne dörtlüsü bana onları anımsattı. Bunlar Türk işi Altın Kızlar. Dantel ören, hergün içli köfte yapan ve kendi dünyalarında burunlarını sokmadıkları münasebet kalmayan altın kızlar. Ellerindeki bekar gençleri birer birer baş göz etmeyi boyunlarına borç bilen, nişanlısından ayrılan kızlarını mütemadiyen ‘vah vah, tüh tüh, aman üzülme’ nidalarıyla bunalımın dibine gömen sevimli dörtlü. İtiraf edin hepiniz tanıyorsunuz onları. Tahammül edilemez gibi görünen bu insanlar aslında hayatımızı çekilebilir kılan renkli motiflerden başka bir şey değiller.

Hüsne bu ekibin başı. Bütün parlak fikirler onu güzel zihninden süzülüp ortaya dökülüyor. Hatçik’in katkılarıyla tabi.. Hüsne ve ekibi bu bölümde de bizleri şaşırtmayıp bu kez Civan’ı hayatında yalnız iki kere gördüğü bir kızla baş göz etmeye kalktılar. Hüsne’nin Türkan’la karşılaşma sahnesi muhteşemdi. Binnur Kaya’nın repliklerini çok beğeniyorum. Oyuncu bir de döktürmek tabirinin hakkını verince ortaya şahane sahneler çıkıyor. Bayıla bayıla izliyorum Binnur Kaya’yı. İşini iyi yapan, oynarken bize gerçek adını unutturan oyuncuyu seviyorum. Türkiye’de -komedide- bize bu hissi yaşatan çok az sayıda oyuncu var ve Binnur Kaya onlardan biri. Aynı şeyi Ayça Damgacı için de düşünüyorum. Ayça Damgacı da –nereli olduğunu bilmiyorum- bin yıllık Antepliymiş gibi oynuyor, Hatçik’in yaşadığına inandırıyor bizi.
 
Planların efendisi Mahir baltayı bu kez taşa değil kayaya vurdun.

BİR ÇUVAL İNCİR İTİNAYLA BERBAT EDİLİR
Başlığı bir kağıda yazıp Mahir’in boynuna asmak istiyorum. Be evladım hiç mi birinizde mantık yok ki kediye ciğer emanet ettiniz? Bazen çaresizlik insana çözüm bırakmayabiliyor, mantığını da silip süpürüyor insanın. Ama ne bileyim bu biraz abartı mı oldu ne?

Mahir için iyi niyeti haddi hududu aşan bir tip demiş idim zaten. Yineliyorum bu fikrimi. Ali çoğunluğa uyan biri. Arife akıllı kız ama teklif Mahir’den gelince ve bir de ‘borçlu baba’ faktörü olunca ortada onun da aklı uçup gitti. Nihayetinde yeminli (!) hırsıza dükkanı bile bile soydurup Bahattin’in ocağına incir ağacı diktiler. Bahattin bu işte Mahir’in parmağı olduğunu öğrenecek mi yoksa Bahattin uyanmadan Mahir yeminli hırsızı bulup canını ve parayı kurtaracak mı haftaya göreceğiz.

Bol şenlikli, aşklı meşkli bir bölümde buluşmak dileğiyle…

 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR