Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Downton kadınlarının yüz fırça darbesi
Sezon: 5 Bölüm: 2

Mary’nin ‘’Ya Charles daha iyi sevişiyorsa?’’ bakışı.

Downton Abbey bu sezon gerçekten dördüncü sezonun konularıyla hızla devam ediyor. Yabancı diziler, her sezon farklı konularla gelirler ama sezon sayısı arttıkça böyle şeyler hep oluyor. En azından Mary bir karar vermişti demiştim ama yine de Tony konusunda emin olmadığını hissetmiştim biliyorsunuz. Hiç de yanılmamışım. O Charles denen adam, Mary’nin resmen aklında kalmış. Üstelik bu atlatmış, umurunda değil tavırları da Mary’yi iyice kendisine bağlayacak cinsten. İstediği şeyi elde etmek için sadece odasında zili çalan ve istediği bir dakika içinde gerçekleşen Mary, Charles’ın gösterip çekmeleri yüzünden büyük bir kafa karışıklığına doğru yola çıktı. Boşu boşuna Anna’yı eczanelerde rezil etti bence. Mary ile otel odasına kapanmakta fazla hevesli olan Tony’ye ise buradan bir uyarı var. Bebeğim dikkat et, Mr. Pamuk’u hatırla!


Cora’nın ‘’Bu adam kesin Robert’tan daha iyi sevişiyordur’’ bakışı.

Bu bölüm kırıştırma peşinde olan bir tek Mary değildi. Annesi de ‘bu kadının içinde neler varmış neler’ diyecek kadar yüksek bir performans gösterdi. İyi ki göstermiş, sonuna kadar hakkı! Bizim her sezon daha da şişmanlayan Lord Grantham, Charles’ın arkadaşının Isis ile flört ettiğini sandı ya, yuh! Cora’nın Isis kadar bile değeri yok resmen, o kadar cepte! O adam da gelir gelmez, daha beş dakika olmamış kadına yürüdü resmen. Hususi onun için gelmiş gibiydi sanki. Belki eski bir hayranlık falan, eski bir takıntı gibi olabilir.


Birinin Violet’i engellemesi lazım, yani Martha’nın Amerika’dan dönmesi gerek.

Ailenin kadınları üç kuşak aşk meşk peşindeler doğrusu. Isobel ve Lord Merton konusunda ne yazık ki Violet’in yanında değilim. Galiba ilk kez tam olarak Isobel’i savunuyorum. Lord Merton ile evlensin bence ya, çok yazık olur bunu kaçırırsa. Isobel kadının hayırlı kısmetini kapatmasın lütfen! Olayların akışında Isobel’in yanında olsam da içerik olarak yine Violet’çiyim ama. Isobel’in şeker hastalığı ile ilgilenmesine ‘’Eski ilgi alanlarının geri dönmesi çok güzel’’ demesine saatlerce güldüm. Birisiyle nasıl dalga geçileceğini bilen karakterlerin tadı apayrı oluyor ama yalvarıyorum Violet, Isobel’in kısmetine engel olma!

Öpüşecekler mi ya? Kaldırabilir miyim?

Aşk mevsimi midir nedir, bin yıldır dip dibe yaşayan Carson ve Hughes’ın arasında bile ten çekimi başladı. Ben bu sezon ikisinden biri ölür diyordum ama öpüşme-sevişme sahneleri izleyeceğiz galiba. Şahsi fikrim Carson ve Hughes’un dünyanın ilk gününden beri süregelen dostluklarının devam etmesi. Birden bire aşka tutulmalarına inanmam, zira aşk dediğin şeyi konduramasan bile geleceğini bilirsin. O insanlar hemen ayrı bir yerde toplanır. Eğer en başından beri varsa bu önceden hissetmek isterdim. Ha belki verilmiştir de ben almamışımdır, almak istememişimdir.


Yılan değil adeta kızıl çıyan Sarah, babyboy Tom’u ağına düşürmesin ne olur.

Yavaş yavaş korktuğum şey başıma geliyor galiba. Ailenin kadınları kendi fanfinifinfonları yüzünden gül gibi Tom’u Sarah denen o hobbit’e kaptıracaklar o olacak. Daisy’ye matematik öğretme bahanesi ile eve sızdı zaten tekrar, bir de Tom’un beynini yıkıyor; ‘’Seni değiştiriyorlar’’, ‘’Senin geleceğin burada değil,’’ falan diye. Üzgünüm ama senin yanında da değil onun geleceği. Er geç Downton’ın evi olduğunu anlayacak, görecek diye ödün kopuyor biliyorum ama bu aile, onlara zarar verenleri püskürtmeleri ile ünlüdür. Ben hala Rose ve Tom’dan yanayım. Bir ara Mary aklımdan geçmişti ama o olmazmış galiba. Rose çok uygun Tom’a, hem sarı sarı çok yakışıyorlar.


Edith’e nasıl bir belasını bulma uygun acaba?

Edith’in draması klişe ama etkili diyebileceğimiz bir örnek bu sezon. Ben daha önce hiçbir konuda olmadığım gibi bu konuda da Edith’in yanında değilim. Her zaman Edith’in ezilmektense, hayat konusundaki görüşleri yüzünden yaşadıklarını hak ettiğini düşünürüm. Gördüğüm en yargılayıcı Downton Abbey karakteri olabilir. Bu yüzden yine yaptığı hiçbir şeyin ucunu düşünmediği için onu haksız buluyorum. Drewe’un karısı, bebeğe alışmış hatta onu kendi çocuğu gibi sevmişken şimdi kafasına esip onu alamaz. Tamam evet, zoruna kaldı biraz ama Mary’nin de dediği gibi aptallık yapmadan duramıyorsun Edith! Özellikle bebek senin kucağındayken fotoğraf almadım çünkü sen veya Drewe ne yaparsanız yapın, o kızın annesi bu kadın!


Thomas çıtırını uğurlarken.

Elindekileri kaybeden bir diğer karakter de Thomas’dı bu bölüm. Ben geçen bölümün sonunda Cora’dan bir yıldız daha alınca James’in gitmemesi için bunu kullanacak sanmıştım ama olmadı. Kendisi mutsuz olunca etrafındakilere zarar veren karakterlere bayılırım. Thomas’ta da o potansiyel fazlasıyla var. Önce Baxter ve Molesley’e dadandı, huzursuzluğu verdi ama her ne kadar Thomas’ın tarafında da olsam, Baxter’ın mutlu olmasını istiyorum bu yüzden Molesley ile konuşmalarına bayıldım. Thomas tabii ki hırsını alamadı ve ezeli düşmanı Bates’e dadandı tekrar. Bence en sonda gelen polisin bahsettiği tanık Thomas. Bates’i hiç sevmem, bence yersiz bir torpili var ama Anna’nın üzülmesini istemem. Bence Anna’nın üzülmesini Thomas da istemez çünkü Thomas ne zaman dibe vursa (Sybil’in ölümünden sonra şimdi de James’in gidişi) Anna hep Thomas’ın yanında oluyor. Bence Bates’in bu cinayeti neden işlediğini öğrenirse Thomas-tabii işlediyse-hemen onların tarafına geçer ve hatta Bates’i kurtaracak kişi bile olabilir.


Ve Kral Downton Abbey’de!

Dizi içerisinde Rose’un yerini çok beğeniyorum. Karakterinin softluğu çok güzel ve azımsanamayacak kadar kuvvetli. Uğraşları, radyo için çırpınışları Downton Abbey gibi bir dramada bazı insanlar zaman kaybı gibi gözükebilir ama bu dizinin olayı zaten insan ilişkileri. Rose ile Robert arasındaki çekişme de vermek istenileni çok güzel gösterdi. Radyoda Kral konuşurken ayağa kalkmaları hakkında ne düşüneceğimi bilmiyorum ama Kral’ın sesini duymanın onu daha fazla gerçek yaptığı muhabbetleri şu basit radyo olayının bile hazırlanırken altının ne kadar dolu olduğunun göstergesiydi. Televizyonu geçtim, sosyal medyanın bile verdiği gerçeklik algısı yolda gördüğümüz herhangi birinden daha fazla. İşin bu boyutlara kadar uzanacağını Robert bilse kesin kurdurtmazdı radyoyu ama iyi ki bu günleri Carson ile beraber göremeyecekler.

Downton Abbey’de zaman, mekan, o şatafat hepsi birer araç. O çok bildiğimiz ama adını koyamadığımız şeyleri her bölüm bize göstermeye devam ediyor. Boşuna televizyonun yaptığı en iyi şey denmiyor yani.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR