Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Çünkü kahraman olmak bunu gerektirir
Sezon: 2 Bölüm: 17
Selam kızlar!
 
Geçen hafta Suicide Squad ile ilgili büyük beklentilerimin karşılanamamasından sonra bu hafta “Birds of Prey” –Türkçe meali ile “Yırtıcı Kuşlar”- ilaç gibi geldi desem yeridir. Burnumda tüten Huntress’a uzun bir aradan sonra böyle güzel bir bölümle kavuşmak da ayrıca sevindirici oldu. Arrow’un Oliver’ı Stephen Amell’in de dediği gibi; Arrow dünyası The Huntress ile daha güzel. Dizinin ilk sezonunda göründüğü ilk andan beri gerçekten en çok sevdiğim kadın karakterlerden bir tanesi olmuştu Helena, hatta Felicity’den sonra Oliver’la ilişkisini en çok sevdiğim kadındı aynı zamanda. Marc Guggenheim’in “Bu gece Bertinelli’lerden birisi ölecek,” tweettinden sonra Helena’ya veda edeceğimizi ciddi ciddi düşünmüştüm fakat ölen Bertinelli, Helena’nın ölümünü görmek uğruna nice mafyaları harcadığı babasından başkası değildi.

Huntress tuzağa düşmez, tuzak kurar.
 
Ben kötü karakterleri her zaman daha fazla severim, kendimle daha fazla içselleştiririm. Çünkü genellikle iyi karakterlerden daha fazla giz barındırırlar içlerinde ve daha fazla yaşanmışlıkları vardır. Helena da bu şekilde benim için, “cenneti de gördüm, cehennemi de” tarzında bir kadın. Aklına koyduğu şeyi gerçekleştirmeden bir adım dahi geri atmıyor. İntikamını aldıktan sonra başına geleceklere zaten razı, önemli olan kendisine yapılanları ödetmek. Tam manasıyla gemileri yakmış ama hiçbir şey planladığı ya da istediği gibi gitmedi tabii ki. İçinin soğumamasına neden olan şey babasını kendisinin öldürememesi mi, yoksa kazancının olmamasının aksine büyük kayıplar yaşaması mı tartışılır ama Helena’nın da dediği gibi; bilinen bir şey var ki “İnsanın içinde bir kere karanlık girdiği zaman, bir daha çıkmaz.” Helena da gözyaşlarının temizleyemeyeceği kadar karaya bulaştı bence.

Helena’yı öldürmemiş olmalarına ve Oliver’la “düşman” olarak ayrılmamalarına çok sevindim, umarım bu Huntress için bir açık kapıdır.
 
Black Canary ve Huntress’ı aynı karede görmek bile çok güzelken, bir de mücadelelerini izlemek inanılmaz keyifliydi. Kadınlar süper kahraman da olsalar yeri geldiğinden fazlasıyla kıskanç olabiliyorlar tabii ki. Helena kendi intikamını almaya çalışırken, Sara’nın da kendisini sorgulamasını ve Laurel ile daha sağlam bir iletişim kurmasını sağladı. Sara bir katil mi olacaktı, yoksa bir kahraman mı? Bu zamana kadar yaşamak için öldüren bir insan olan Sara için dönüm noktasıydı Laurel’ın “Sen katil değilsin,” cümlesi. O da Oliver gibi “Her zaman olduğu katil” olmaktan vazgeçti ve kahramanlığa doğru bir adım attı, kısacası akşamı çok iyi idare etti.

Laurel’ın açılması için bir “yabancı” ile konuşması gerekiyormuş demek ki ve bağırıp çağırmadan da dert anlatabiliyormuş.
 
Çok sık kurmadığım bir cümle kuracağım şimdi; Laurel’ı bu hafta hem takdir ettim, hem de ona üzüldüm. Sara’yı –Sara olduğunu bilmese de- sarsıp kendine getirmesiyle beni bir parça da olsun yumuşatabildi. Daha öncesinde yaptığı “cesur olduğumu göstermek istedim” temalı konuşması da hoşuma gitti, her ne kadar Laurel’ın “kendi edip kendi bulangiller”den olduğunu düşünsem de. Belki de ilk defa yalnızlığını ve çaresizliğini bu kadar hissedebildim, çemkirmeden kendini ifade ettiği için de olabilir tabii. Artık karşısına çıkan her zorlukta suçlayacak birini aramaktan ziyade bir çözüm aramaya odaklanmış bir Laurel izlemek istiyorum ve bence bunun ilk adımı da bu bölümde atıldı. Bir sonraki hatasına kadar kendisini sevmeye, en azından kabullenmeye çalışacağım.

Ada sahnelerini bıraktığımız gibi bulduk bu hafta da, Slade’in Oliver’ı öldürmeye son derece kararlı olması dışında herhangi bir gelişme yok. Diğer olaylara odaklanmışken oradaki “Oliver nasıl kurtulacak?” merakını diri tutmak adına ufak gerilimler yaratarak devam etme düşüncesindeler sanırım. Sezon finaline kadar ya da sezon finalinde bu mevzu da çözülür ve yeni sezonda Slade’in adadaki “ölüm”ünü izleriz diye düşünüyorum.

Speedy mevzusu iyice karıştı benim kafamda. Roy’un “Red Arrow” olacağını biliyoruz fakat bu bölüm Oliver’ın Roy’a “Speedy” diye seslenmesiyle bir parça dumur oldum. Daha sonra Thea’yı hatırlatarak O’nu sakinleştirmek için “Speedy” diye seslendiğini öğrenince de daha önce birleştirdiğim puzzledaki parçalar karman çorman oldu. Ben yine de daha önce verilen ipuçlarına ve gelen tüyolara göz önüne alarak Thea’ya Speedy gözüyle bakacağım. Bakalım Arrow ekibi Thea’yı nasıl değerlendirecekler. Öte yandan Roy’un unutulmamasına ve onu sahalarda gördüğüme çok sevindim ama bu kontrolsüz haliyle Oliver’a yarardan çok zarar getirecek gibi duruyor. Burada anlamadığım ve bana mantıksız gelen bir nokta daha vardı; Roy kontrolünü kaybettiğinde onu Thea ile sakinleştiren Oliver, neden Roy’un Thea’dan ayrılmasını istedi? Roy bu ayrılıktan sonra iyice kontrolden çıktığında yine Thea’nın kollarına mı gönderecek Roy’u? Malumunuz Roy Mirakuru’nun etkisiyle birlikte tüm duygularını en üst sınırda yaşıyor, aşk acısının etkilerini tahmin etmek dahi istemiyorum. Bu hafta Oliver ve Thea’nın konuşmasından da anladığımız kadarıyla; Thea, Oliver’ın kendisine yalan söylediğini öğrendiği zaman herkesten daha fazla hayal kırıklığına uğrayacak. Bir de Roy’un kendisinden ayrılma sebebinin, abisinin kendisine yalan söylemesiyle aynı sebebe dayandığını öğrendiğinde elde avuçta tutulamaz artık. Zaten ergen dürtüleri, fiziksel olarak göstermese de, baya yoğun bir şekilde seyrediyor.

Ve Slade Wilson sahnede!
 
Son sahnede ise yine bütün ihtişamıyla Slade Wilson’u gördük. Bölümün bizi şaşırtan hamlesi de elbette ki yine Slade Wilson’dan geldi. Oliver’dan alacağı intikamın planını hiç gecikmeden uygulamaya koydu Slade ve çevresindeki en değerli insanlardan biri olan kardeşiyle başladı. Bir sonraki bölümün adından (Deathstroke) da anladığımız üzere Arrow ve Deathstroke hesaplaşmasını Starling City semalarında ilk defa bu kadar net izleyebileceğiz.

Bu haftanın ÖzetliYorum’u dışında Marc Guggenheim’ın Comic Book Resources röportajından birkaç ipucu paylaşmak istiyorum, gelecek sezona dair de güzel tüyolar paylaşmış izleyenler ile. Öncelikle benim gibi Felicity sevenler için güzel bir haber var; sezon finalinden evvel Felicity’nin geçmişi ve ailesiyle ilgili daha fazla bilgi sahibi olacakmışız, bu sezon ve önümüzdeki sezon Felicity için düşünülen geçmişe dair ipuçları ufak ufak verilecekmiş bizlere. Burada hemen aklıma hemen Slade ile Felicity arasındaki olası bağ geldi, hayaldi de gerçek mi oluyor acaba? Sara ve Oliver arasındaki ilişkinin sezon sonuna gelindiğinde çok farklı bir boyuta geleceği söylenmiş, artık iyi anlamda mı söylenmiş yoksa kötü bir anlamda ki gelişmelerle birlikte biz de az çok fikir sahibi olabiliriz. Suicide Squad’ın hikâyesinin bitmediği ve gelecekte de karşımıza çıkacağı söylenmiş, açık kapı bırakıldığı da belirtilmiş ama çok fazla spoiler verilmek istenmediği için mevzu bu kadarda bırakılmış. Benim anladığım kadarıyla Harley Queen ise henüz belirsizliğini korumakta. Karakterlerin DC onayından geçmesi gerekiyormuş. Marc Guggenheim’ın verdiği ipuçlarına bakıldığında gelecek sezon bizi çok daha renkli bir Arrow bekliyor.

Bu ufak çizgi roman görselleri her hafta paylaşılıyor, pek de hoş oluyor.
 
Bu eğlenceli fotoğraf ile de satırlarımı sonlandırmak istiyorum:

Kahramanlar da “hamarat olanlar” ve “yumurta bile kıramayanlar” olarak ikiye ayrılıyor demek ki.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR