İnsan değişebilir mi? Veya eğitim insanı değiştirebilir mi? Bir yandan aklımda beliren bu sorular eşliğinde izledim 57. bölümü. Merakımı gidermek için yazıya başlamadan önce genel bir araştırma yapma gereği duydum. Kısa bir bilgilendirmeye hayır demiyorsanız, buyrun efendim. ^^
Bu konuda belli başlı iki görüşün mevcut olduğunu söyleyebiliriz. Birinci görüş; eğitimin ve geçmişte yapılan yanlışların, gelecekte insanı değiştiremeyeceği yönünde. Kısaca insan doğuştan getirdiği birtakım özelliklere sahip olduğu, iyi veya kötü bu özelliklerini değiştirmesinin mümkün olmadığını iddia ediyor. Bu duruma "yedisinde neyse yetmişinde de odur" adını verdim şahsen, cuk diye oturdu!
İkinci görüşe gelirsek, insanlar değişebilir, iyi veya kötü özellikleri doğuştan değil hayattaki kazanımlarından oluşur. Örneğin, çevreden, iklimden kazandığımız özelliklerimiz vardır. Bunlar da sabit değil, değişmesi mümkün olan özeliklerdir.
Her iki görüşün de haklı tarafları elbette var, fakat Ziya Paşa'nın (19. yüzyılda yaşamış bir yazar) bir yazısında konuyla ilgili düşünceleri ilgimi çekti:
"Eğer mayası kötü ise yine o kötü insandır. Üniforma insanın dış cephesini örter, içyüzünü değiştirmez. Bunu şuna benzetirler; vücutta bir yara olur, üzeri kabuklaşmıştır, üstündeki yara kapanmış görünür, ama içi cerahat doludur. Zamanı geldiğinde o cerahat ortaya çıkar."
İki görüşün temel prensipleri bu şekildeydi. Hangisini kabul edeceğiniz size kalmış. Konuya neden buradan başladığımı anlamışsınızdır; Hazal, Hazal, Hazal... Ondan Cansu'da olduğu kadar büyük bir iyilik hali beklemenin yersiz olduğunun farkındayım. Ancak 57. bölümle beraber artık Hazal'ın ne yazık ki akıllanmayacağı gerçeğini kabullenmiş bulunuyorum. Gerek Emrah'la beraber o arabaya bindiği zaman, gerekse Emrah'ın yengesinin evinde tansiyon ilacını içerken yaptıklarının sonuçlarının olacağının farkındaydı aslında. Cihan gibi bir babaya sahip olduğu için şanslı hissetmeli kendini. Cihan yine de fevri davranmamaya, kötü sonuçlar doğurabilecek hareketlerden kaçınmaya çalıştı çünkü -öfke kontrolü zor iştir, bilirim.
Cihan'ın Hazal'ı bulduktan sonra getirdiği hastanede Ayşe'yi, Hazal'a yeni psikiyatristi olarak tanıtmasıyla yeni bir devir başlıyor artık. İyi yollara vesile olması dileğiyle...
Arada yaşanan iki aylık zaman atlamasından sonra Hazal'da bir değişiklik olacağını beklemiyordum ki, öyle de oldu. Ayşe'nin sihirli değneği yok tabii, kısa zamanda nasıl düzeltsin darmadağın haldeki Hazal'ın iç dünyasını, yaşadıklarını. Zaman... Zamanın gerçekten de her şeyin ilacı olduğunu Hazal üzerinde kanıtlamasını umut ediyorum.
Sihirli değnekten demişken, Ayşe'nin kankası Leyla'yı "accık" düzeltme ihtimali hiç mi yok? Hayatımıza bir bomba misali, aniden giren Ayşe'ye ne kadar hızlı ısındıysam Leyla'da durum tam tersi yönde gelişmeye devam ediyor. Leyla'nın Harun'a olan ilgisininin nerelere uzanacağını merak ettim şimdiden. Maide'nin gözünden kaçmaz tabii, nasıl da anladı hemen.
Arada yaşanan zaman atlamasından sonra Dilara'yı merak ederken, bölüm sonunda başlayan sancılarıyla beraber, Gürpınar Family'e yeni bir kişinin ekleneceğinin sinyallerini aldık. Gönül isterdi ki bebeğin adını doğumun öncesinde öğrenebilseydik, kısmet sonraki bölüme kaldı artık. Bebeğin doğumu sonrasında, yeni kardeşini kabullenmeyeceğini söylecek ilk kişi kim olur sizce, bahisleri açıyorum! Ah, tabii ki de Cansu, öyle değil mi? ^^
Cansu'nun ne yazık ki bebeğin doğumuyla ilgilenecek zamanı olmayacak gibi görünüyor. Deniz'in, annesin hem kendi geçmişi, hem de ve Deniz'in Cansu'dan ayrılması karşılığında Rahmi'den aldığını söylediği 100bin lirayla ilgili yalanları yüzünden evini satarak borcu ödemesi işleri oldukça karıştırdı.
57. bölümün sonuna geldik. Bir sonraki yazıda buluşmak üzere, iyi günler