Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Büyük inancın enkazı da büyük olur
Sezon: 1 Bölüm: 11

Beni dinlediğin için teşekkür ederim Yiğit’ciğim. Elif’in de sağlıklı bir hayata ihtiyacı vardı. Ver Derya’ya o büyütsün.

İnanmak, insanın en büyük yenilgisidir şu hayatta… Bir insana inanarak zafiyetini ilan edersin, inandığın bir insanın ihaneti ise en büyük yenilgindir. Kalp ve mantık çatışmasından değil, kalbin de mantığın da aynı yerde uzlaşmasından korkmak gerekir. Bir yerde çatışma varsa, biten bir şey de yok demektir çünkü… Birine inancını yitirdiğinde kalbin de mantığın da aynı yerden kırılır, darmadağın olursun. Yiğit de darmadağın oldu işte… Aklı da, kalbi de noktayı koydu. Yalan söylenmişti kendisine, ihanet edilmişti, kandırılmıştı. Ve Yiğit yıkılmıştı, o enkazın altında kalan da sadece kendisi olmayacaktı. En başından beri Yiğit’in “kötü çocuk” olmadığını söyledim, bugün de aynı şeyi söylüyorum. Yiğit, bu hikâyede “kötü çocuk” değil ve hiçbir zaman da olmadı. Yiğit’i tanımlamam istense her şeyi uçlarda yaşayan bir adam olduğunu söylerim. Seviyor mu? Dibine kadar seviyor, bir insan ne kadar sevebilirse o kadar seviyor. Nefret mi ediyor? O insanı dünyadan kazımak istercesine nefret ediyor. Üzülüyor mu? Tüm evren siyaha boyanıyor onun için… Bu yüzden Yiğit kötü adam değil işte, Yiğit her şeyiyle “fazla” bir adam. Kübra’dan nefret ettiği için kızını kucağına bile almayacak kadar katı ama onun doğum haberini aldığında oturup ağlayacak kadar da duygusal. Tabiat gibi Yiğit, her zerresinde başka bir macera yaşıyorsun izlerken. Bu yüzden kızsan bile kendisine çekiyor, bir şekilde sana kendisini anlatabiliyor.

“Bak Elif kimsesiz büyümez, onun yanında annesi var. Ve elbette benim elim ona bir şekilde dokunurdu. Ama benim senden başka kimsem yok lan ve sen beni kardeşsiz bıraktın. Çünkü senin mantığın, benim duygularımdan daha önemli. Değil mi? Ben sen olsam, seni çiğnemezdim be kardeşim.”

Yiğit ve Emir… Yiğit’in her sözü bana bile bıçak gibi saplandı, o an Emir’in içine düştüğü ruh halini düşünemiyorum. Ama Yiğit haklıydı, her kelimesinde, her sesinin titreyişinde, her gözyaşında haklıydı. Emir, Yiğit konusunda en kolayı seçti. “Değişeceksin,” dedi, “Değişmiyorsan ben gideceğim.” Yiğit, ne olursa olsun elini uzattı ona. Emir, “Ailemi elimden aldın,” dedi Kübra ve Elif için… Kendisini hiç düşünmeden Yiğit’e Sibel mevzusunu anlatan, Emir’in düşeceği durumu zerre düşünmeyen Kübra için arkasını döndü Yiğit’e. Emir’in idealleri vardı, Yiğit’in ailesi. Emir’in Kübra’sı vardı, Yiğit’in kardeşi. Şimdi “Ben senin kirlenmeni izleyemem,” bir savunma olamaz Emir için. Yiğit’in elinden hayattaki en önemli şeyini, kardeşini aldı Emir ve bunun herhangi bir savunması olamaz. Ve Emir, Yiğit’ten daha katı bence… İdealleri uğruna sırtını dönmeyeceği adam yok, kardeşi de dâhil. Diğer yandan Yiğit’in ise ailesi için sırtını dönmeyeceği adam yok. Ama yine de yolun sonunda Emir ve Yiğit’in yan yana olacağını hissediyor insan.

1 2 3
Tuğçe Usta
02/02/2015 14:10
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR