Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Büyük Hayallerin Büyük Bedelleri Olmak Zorunda Değil
Sezon: 1 Bölüm: 3

“Ben mi, Luna mı?”

Şimdiye kadar izlediğim en iyi bölümdü. Karakterler iyice belirginleşti. Maral'ın, ailesiyle en büyük hayali Luna arasında bir seçim yapması, Sarp'ın, kendisini intikam duygusuna kaptırmışken aslında babasını da tanımak istediği gerçeğiyle yüzleşmesi ve Halis'in, kızı Arya ile ilişkisine dair farkına vardığı Luna gerçeği; tüm bunlar karakterlerin altlarını dolduran güzel detaylardı. Yine de söylemezsem rahat edemeyeceğim bir şey var; Deniz karakterinin ayakları hala yere sağlam basamıyor. Şuraya da kötü niyetli bir kadın çizelim, Halis'in karısı oluversin izlenimini vermekten öteye geçemedi gözümde. Tamam, Maral ile mücadele etme ve Luna'daki iktidar savaşında ezeli rakip olma açısından önemli bir karakter ama bu kötülük rolü içerisinde ortaya koyduğu her tercih ve söz çok basit ve sahte bence. Umarım sıradan bir kötü karakterden, daha gerçek bir hırslı karaktere dönüş yapar en kısa zamanda. Kendi çapımdaki bu eleştirimi de belirttiğime göre, gözüm arkada kalmadan işin cafcaflı kısmı olan özetliyoruma geçebilirim.   

Keşke sadece motosiklet kısmı doğru olsaydı...

Hatırlarsanız geçen hafta karakterlere notlarını vermiştim. Küçük bir detay dışında da hala verdiğim notların arkasındayım. Üçüncü bölümü geride bıraktığımız şu günde de, tek pişmanlığım tam yazıyı bitirecekken son anda Sarp'a eklediğim kanaat notu oldu. Hayatım boyunca hep kanaat notu saçmalığından bahsetmiş ben, bu davranışımı anlamlandırmakta ne kadar zorlanmıştım bilemezsiniz; fakat bunu güzel bir amaç için yaptığıma kendimi öyle bir inandırmıştım ki, hiç kuşku duymamıştım o gün kendimden. Bir güzel kendimi inandırdığım o amaç ne miydi? İtiraf ediyorum, Sarp'a kıymak istemememdi. Ama o ne yaptı, intikam nefretiyle köreldiği yetmezmiş gibi, bir de; Luna'yı rahat rahat soyayım diye dolaylı bir biçimde Maral'a “Ben mi, Luna mı?” diyerek onu bir yol ayrımına getirdi. Hem de bunu yapmaya hiç hakkı yokken. Sen kimsin ki? Maral, en güzel hikayesini yazmak için Luna'da. Peki ya sen? "Babamdan intikam alacağım," diye diye her şeyi eline yüzüne bulaştırdın. Halis'e zarar vereceğim tutkusuyla kim bilir kimlerin elinde maşa olacaksın. Ha bir de "Büyük hayallerin büyük bedelleri olur," gibi kocaman laflar ediyorsun Sarp'çım ama; buradaki bedelin kendin olmasına fırsat vermeyecek kadar delikanlı olamıyorsun. Yazık sana. Hepsini geçtim, delikanlılığı falan da attım bir kenara; bırak, Maral, Luna'daki hikayesini yazmaya devam etsin, sen de Halis'in hiçbir toplantıda dilinden düşürmediği o meşhur fabrikalarından birini soy. Bunu da akıl edemeyecek kadar salaksın anlaşılan. Daha ben ne diyeyim, olabildiğim kadar iyimser davranarak; Maral'ın tüm bu gerçekleri öğrendikten sonra da seni sevmekten vazgeçmemesini diliyorum. Ee sen de akıllan canım biraz.

“Hoş geldin Canan.”

Tam Oytun'u tanıyacağız derken aramıza bir de moda ikonu Canan katıldı. Hoş geldi, sefa geldi. Bana Arya'nın yokluğunda iyi gelebilecek bir ilaç oldu adeta. "Ben işimin ehliyim, moda benden sorulur," havalarıyla gelir gelmez Luna'yı estirdi. Hem de ne estirme. Artık nasıl bir saygınlığı varsa Luna'da, kendisini görenin eli ayağına dolandı. Bay Feynman hariç tabii ki. Halis'le uzun yıllardır bu işin içindeler anlaşılan. Birbirlerine güvenleri de tam. Partnerlik konusunda Deniz ve Benan'ın örnek alması gereken ikililermiş meğer de haberimiz yokmuş. Canan'ın, Maral'a uyguladığı testleri izlemesi de çok keyifliydi. İlk sorunun cevabı çok klişe olsa da Maral'ın başarıyla geçtiği bir sınavı daha seyrederken eğlendim. Sen daha dur Canan'cım, Maral kendi hikayesini kumaşa fısıldamakla kalmayacak, Luna'da yepyeni bir hikaye yazacak. Hem de en güzel hikayeyi. Hani Halis'e sormuştun ya, "Avrupa görmüş mü, vizyonu var mı?" diye, Halis lafın sonunu getirememişti, ben cevap vereyim sana; Maral'ın vizyon sahibi olması için Avrupa'lara gitmesine gerek yok, söz konusu Luna'ysa-ki hepimiz biliyoruz hayatınız Luna olmuş-o kendi vizyonunu çoktan yaratmış birisi. Hem de evden kaçıp kaybolduğunda Arya'yla karşılaştığı gün. Maral'ı tanıdıkça sen de hak verirsin zaten bana. Neyse, ben daha fazla tutmayayım seni, git de o güzel vitrin için Maral'ı bir tebrik et.

“Aa özçekimi de mi varmış bunun?”

Söz Maral'a gelmişken onunla devam edeyim. Hayaller alemine öyle bir giriş yaptın ki kuzum, bütün Sarp-Maral'cıların etekleri zil çaldı vallahi. Dürüst olayım, ben de sevindim seni öyle mutlu görünce. Ne tatlı, ne samimi bir hayaldi o öyle. Hatta o kadar gerçekçi detaylar vardı ki hayalinde, bir insan Sarp'ı anca bu kadar iyi tanıyabilir dedirttin bana. Sarp'ın Beşiktaş sevgisi içine nasıl işlemişse artık; yüzüne, gözüne, saçına hayranlığını dile getirirken "Bir gülüşün var, sanırsın ki Beşiktaş sahaya çıkıyor," benzetmesini bile çok tuhaf karşılamadın.  Maral, Sarp'ı böyle saçma bir benzetme yapabilecek şekilde hayal edebildiğine göre Sarp'ta bu potansiyel var demektir. O sebeple ben o sözleri çoktan Sarp söylemiş gibi kabul ettim bile. Yahu Sarp, aşk gibi genel geçer bir duyguyu sadece Beşiktaş taraftarının hissedebildiğine inandığın o banal cümleyle ifade etmeye çalışmak da ne. Sevgili Aras Bulut İynemli'nin Beşiktaş sevgisi mi bu repliği o hayale dahil etti bilmiyorum ama lütfen bir daha böyle ucuz laflar etme Sarp'çım. Vallahi, sağa bakıyorum "Büyük hayallerin büyük bedelleri olur," diyen taş gibi bir oğlan, sola bakıyorum kendini Demba Ba zanneden fanatik bir taraftar; tam kavşakta da "Bu kız benim için fazla iyi, ben onu hak etmiyorum," ayakları çeken ucuz bir serseri. Ben senin hangisi olduğunu görebiliyorum canım da hiç değilse Maral'ı inandır aslen ne olup ne olmadığına. Ee bu kadar Sarp arası yeter. Gerçi bu iyi haber bir anlamda, ha ne diyorsunuz?  Maral'ı anlatacakken Sarp'a, Sarp'ı anlatacakken Maral'a kapılmam, gelecek güzel günlerin habercisi midir ki? Hissediyor musunuz Sarp-Maral'cılar?

“İnmesin Beşiktaş sahaya mahaya.”

Nerde kalmıştık Maral'cım, sen söyle. Ha evet "Etrafında bir sürü kız var, peki neden ben?" diyordun Sarp'a. Çok haklı bir soru. Her ne kadar aşık insanın sorduğu bu soruya aşığının vereceği her cevap onun için kâfi olsa da; ben senin gözlerinde gördüm o kuşkuyu. "Belli, maviş gözlerime, kahve saçlarıma vurulmuş bu deli oğlan," der gibiydin. Benden daha mavişini bulunca da yüzüme bakmaz, hele de yaşlanıp kırış kırış olursam ne aşk kalır ne Beşiktaşk dedin içinden, ben anladım. Tamam tamam aşıkların arasına girmeyeceğim daha fazla. Maral, Deniz'e meydan okumak pahasına vitrin değiştirmeyi kabul ettiğinde işte hikayenin kahramanı dedim kendi kendime. Bu hafta sana dair tek hayal kırıklığımsa, gerek sana “Dışarda bekle,” diyen Halis'e rağmen “Benim de orada olmam lazım,” diyerek içeri girmendeki özgüvenine; gerekse Deniz'le mücadelende bir an bile tereddüte düşmeyişindeki cesaretine rağmen Hamiyet'i tekrar işe almak için Halis'in ağzına bakmandı. Şimdiye kadar her adımındaki özgüvenli ve cesaretli tutumunu Hamiş konusunda da beklemiştim senden. Beni mahcup ettin. Bu kadarcık kusur kadı kızında da olur diyerek meseleyi çok büyütmek istemiyorum ve Luna'da mükemmel bir hayat diliyorum sana. Hayalindeki hikayeni yazman dileğiyle. Unutmadan, bir dahaki sefere şu Beyoğlu çikolatasından bana da getirirsen fena olmaz.

“Sen sus, her şey kızım için.”

Ve Bay Feynman. Halis bu bölümde Luna, Arya ve kendi hayatı üzerine kurulu bir denklemi çözüme kavuşturmaya başladı. Kızı ve Luna'yla ilişkisine farklı bir açıdan yaklaşabildi sonunda. Kolay kolay yanılmam; geçen hafta da demiştim zaten Halis'teki potansiyeli gördüm diye. Halis'in bu farkındalığı kazanmasında Arya'nın uzaklara gitmesi ve bu bölüm gönderdiği görüntünün etkisini de unutmamak gerek. Herkes bir olmuyor işte, bazı gerçeklerin fark edilmesi için tatsız olayların yaşanması gerekebiliyor ne yazık ki. Halis de yolunu bulmaya başladığına göre Luna'da işlerin tamamen rayına girmemesi için bir engel kalmadı demektir (Deniz'i sayasım gelmiyor). Hayırlısı diyelim.

“Herkes böyle poz verebilir mi peki Sarp?”

Vitrin güzeli Alara Görkem. Alara'cım sen, hayırdır? Ne o öyle Deniz'in seni odadan kışkışlamasına müsaade etmeler falan? Bütün bunlar geçen hafta biraz burnu büyük dedim diye mi oldu? Seni böyle tanımamıştık sanki. Deniz'e saygın mı var yoksa iyi haline mi denk geldi emin değilim ama kendine gel. Seni kimse ezemez orada. Belki biraz Maral, biraz da Arya ezer diyeceğim ama onlar da böyle bir şeye yeltenmezler zaten. Sarp'ta gönlün var anlaşılan ama ben seni uyarayım, birbirinize çok yakışsanız da bu ilişki olmayacak be canım. Uzun lafın kısası, gerçek seni tanımak isteyen Sarp değil; benim, ben. Plan yapma, yarın Luna'da buluşuyoruz. Pastalar da Sarp'tan.

“Üç artı altı eşittir dokuz muydu ya?”

Loser Deniz ve yancısı Benan'a da değineyim çerçeve tamamlansın. Bu bölüm yine kaybetmelere doyamayan Deniz, son olarak şansını vitrinden denemek istedi ama yine fiyasko, yine fiyasko. Otur bir sakinleş be güzelim. Bırak zaman iyileştirsin yaralarını da öyle atağa geç. Kendimi biraz zorladım ve düşündüm Deniz bu bölüm neyi iyi yaptı diye. Güç de olsa bir cevap bulabildim. Halis'le, Hamiş'e gönderdiği işten çıkartıldınız mesajını tartışırlarken haksızken haklıyı oynamayı çok iyi başardı Deniz bu hafta. Küçük bir alkışı hak etti şimdilik. Siz yine de çok abartmayın, bir marifet sanmasın yaptığını. Benan'da da pek bir değişiklik yok. Deniz'e yanlamaya devam. Geçen yılbaşında vitrinde kullandıkları taşlı mankenleri Maral'a vermeyi tereddütsüz kabul edince acaba dedim akıllanmaya başladı mı diye ama nerde! O sırada kafası gidikti tabi, hesap kitapla meşguldü. "Neden altı ay sonra dönecek Arya, dur bir düşüneyim. Bebek üç aylıktı, ee altı ay da Arya Amerika'da kalmaya karar verdi. Kaç etti? Dokuz. Ne dokuzu canım, yok artık tek başına çocuğu doğuracak olamaz herhalde; tesadüf bu dokuz," falan derken boşluğuna denk gelmiş olmalı ki; “Buyur Maral'cım, istediğin gibi kullan,” deyiverdi. Deniz yanına gelince de hemen hayal aleminden gerçek hayata iniş yaptı ve yüz seksen derece dönüşünü sorunsuz bir şekilde tamamladı. Sana iyi yanlamalar Benan Efendi. Dikkat et de sağa sola çarpma.

 “Her şey Luna için.”

Çerçeve tamamlansın dedim de siz de biliyorsunuz ki boş çerçevenin pek bir anlamı yoktur. Bütün güzellik, içine yerleştirilen fotoğraftan sonra ortaya çıkar. Fotoğrafta kim mi var? Tabii ki kahramanım, Arya'm var. Biliyorum altı ay daha uğramayacaksın bu taraflara ama; sık sık ara, görüntü yolla bize. Hatta skype'tan falan görüşsek ya. Maral'ın işleri yoluna sokacağından şüphen yoktu zaten, her şey yolunda o konuda bana güvenebilirsin fakat; yolunda olmayan bir şey var. Sensizlik. Bir hayalim vardı; Maral’ın, Luna’nın sahibi olması, bunun bedeliyse senin gitmen olmamalı. Şimdiden çok özledim seni. Dikkat et kendine. Unutma, büyük hayallerin büyük bedelleri olmak zorunda değil. Haftaya görüşmek üzere.

1 2 3 4 5 6 7 8 9
Sercan Tezcan
20/03/2015 10:42
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR