Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Bu aşk hepimizi öldürür
Sezon: 1 Bölüm: 3

Gözlerindeki hüzün denizinde boğulunası kadın! O öyle baktıkça yüreğim acıyor…

Bana Artık Hicran De bu haftaki bölümüyle yine hüzünlere boğdu bizi. Kıyamıyorum, dayanamıyorum, Hicran ağladıkça ben ağlıyorum. Bunu her hafta söylüyorum, söylemeye de devam edeceğim sanırım, Aslı Enver o kadar iyi bir oyuncu ki, rolünü yaşamadığı bize de yaşatmadığı bir bölüm dahi geçmiyor. Sanki Hicran onun hikâyesi ve ben onu izleyip üzülüyorum.

İlk haftalarda sık sık yüzümüzde tebessüm oluşturan Hicran, bu hafta da resmen bölüm boyu ağlattı. Murat’la aralarında filizlenen aşkın yasaklığını hissettikçe ve hissettirdikçe resmen içim acıdı. İkisinin de aşkı o kadar güzel ki, yasak da olsa bu aşkın filizlenmesine kızamıyorum. Tıpkı daha önce Bihter ve Behlül’de yaşadığım gibi… Ama işin tuhaf yanı Sinan ve Hicran’ın arasındaki çekime de kıyamıyorum. Sinan’ın durumu bana içler acısı geliyor. Hepsinden çok ona üzülüyorum. Hikâyenin hangi kısmında yolları Hicran’la kesişecek ve bu çekimin, güzelliğin kaymağını ne zaman yiyeceğiz çok merak ediyorum.

Geçen hafta en son Hicran ayağını burkmuş Murat da onu hastaneye götürürken bırakmıştık. Yardım ettiği için hem mutlu olan hem de Murat’a olan hislerini yaşamaya başlayınca bundan utanan bir Hicran vardı bu hafta karşımızda. Öyle ki Murat’ın evine bırakma teklifine bin bir tane bahane sıralasa da hayır diyemedi.


O kadar istemiyor ki saçını bile açtı Hicran, siz düşünün artık.

Başlarda açıkça söylenemeyen duygular, git gide açığa çıkmaya başladığında hem Hicran’ı hem Murat’ı endişelendirir hale geldi. Bu aşk olmamalıydı ama artık bunun için çok geçti. Aşk kendine iki bedende de çoktan yer bulmuş ve oraya hiç gitmemek üzere yerleşmişti. Murat Hicran’ı görmeden değil gün, saati bile geçiremez oldu.

Yüzüne karşı git diyor Hicran ama gözleri ”Hep yanımda kal!” der gibi gibi…

Hoop! Nasıl da sarılmak için bahane arıyor.

Sinan ve Hicran arasında durumlar Murat ile olandan hallice. Ne gidilebilir ne kalınabilir durumda ikisi de. Sinan’ın içindekileri açığa vurması, aslında basit bir kıvılcıma bakıyor. Gerçi bunu devamlı Hicran’a “Erkek Fatma” diye sataşarak gizlediğini sanıyor kendisi ama gözlerindeki o hayranlığı görmemek elde değil. Sarhoş olduğunda yanındaki zengin kızına söyledikleriyle, aslında Hicran’a ne kadar hayran olduğunu hatta hayranlığın aşka dönüştüğünü gördük. Ama hayattan o kadar uzaklaşmış ki, bunu nasıl dile getirmek gerektiğini hakkında zerre fikri yok. Zaten saklamayıp dışa vursa da bunun kendisine zarar vereceği düşüncesinde.

Hicran’ın gözlerinde gördüğüm “Bu ne şimdi? Diğer hissettiğim aşksa bu ne?”

Murat’la Hicran’ın birbirlerini her görüşünde biraz daha yakınlaşması sanki bir kıvılcımı ateşlemek gibi, yanan ateşe odun eklemek gibi... O ateşin sonunda hepsinin canını yakacağını bilmeden birbirlerine yürümeye devam ediyorlar. Korkarak da olsa, uzaklaşmaya çalışarak da olsa ikisi de kaçamıyor bu aşktan.

Her ne kadar istemeyerek de olsa Murat, Recai Kutlu’nun yalanlarına ortak oldu. Bir yalana ortaklık etmek de en az o yalanı söylemek kadar kötü bence. İsteyip istemediğinin bir önemi yok. Sonunda pişman olsan da bu hiçbir şeyi değiştirmez.

Kutlu holdingde yalanları sıkma qeyf…
 

Sinan’ı durduramıyoruz efendim yine gülüyor, ama çok güzel gülüyor.

Bu kadar yalanla hayat yürümez ya hep ama bazılarının yürüyor işte. İşleri de tıkırında ilerliyor. Murat’ın babası utanmazlığı ele almış. Karısını aldattığı yetmezmiş gibi resmen oğlunu sömürüyor. Hem de bunu karısını aldatmak için yapıyor. Recai Kutlu, yeni balık çiftliği kuruyor. Bayağı yürüyor efendim, işler tıkır tıkır yürüyor. Bir yerde patlar bu kadar yalan ama kimin canı yanar, kim ateşten kurtulur o zaman göreceğiz.

Hicran’dan uzak kalmaya dayanamayan Murat, sonunda ona hislerini açıklamaya karar verdi. Bu sırada her şeyden habersiz Nazif, Hicran’ı süzmeye devam ediyordu. Hicran’ın bakışlarındaki buğuya o da çoktan kapılmıştı. Yengesi başka kız bulmaya çalışsa da nafile. Onun gözleri hep Hicran’ı arıyordu.

Kapının önünde bekleye bekleye kurşun askere dönen Murat, Hicran’ı görünce duygularına yenik düştü. Hele ki Hicran’ın ondan kaçmaya çalışmasıyla, aralarındaki kıvılcım ilk kez ateşe döndü.

”Bu bir yangın, yanıyorum ama ateşi hissetmiyorum.”

Neden korkarsan o başına gelirmiş. Hicran’ın da en korktuğu şey imkânsız bir aşk hikâyesiydi. Tam olarak bunun başına gelmesi daha kaderin başına ne çoraplar öreceğinin sadece bir işaretiydi. Bunlar daha başlangıçtı ve o yaşadığı sürece olmasından korktuğu ne varsa yaşayıp görecekti.

Hicran’ı öperek duygularının karşılıksız olmadığını bir kez daha anlayan Murat, bu eziyete bir son verip Lale’den ayrılmaya karar verdi. Sürecin bu kadar hızlı işleyeceğini düşünmezdim. Bu ayrılık işi bayağı bir sürer demiştim ama Murat’ın çat diye yüzüğü bırakıp çıkması gözlerimi yaşarttı.

Lale, Murat onu terk ederse babasını öldürür bence (2. bir Nihal Ziyagil vakasıyla karşı karşıyayız.)

Lale’nin Murat takıntısı beni korkutuyor. Başlarına gelen her şeyin sorumlusunun Lale olacağından emin oldum iyice. Son dakikada Murat’ın Sait Usta’ya “Sizinle bir şey konuşacağım,” demesinden ümitlenip Hicran’ı isteyecek diye sevinsem de çok geçmeden Lale’nin gelmesiyle Murat ve Lale ayrılığının asla gerçek bir ayrılık olmayacağını anladım. Lale kesinlikle Murat’ı bırakmaz. Fıtratında yok. Gözlerindeki o “benimsin” etiketini bir de Nihal de görmüştüm yıllar önce. Evlerden ırak, sonu benzemesin diyerek geçiştirmek istiyorum.

Bana Artık Hicran De, her geçen gün güzelleşen hikâyesiyle gönlümdeki yerini daha da üst sıralara taşıyor. Eminim ki izleyen herkes benimle aynı fikirdedir. Bütün bölüm ağlatsa da, bizi sıkmayan bu güzel yapımın kıymetinin bilineceğini umut ettiğimi söyleyerek yazıma son veriyorum. Haftaya görüşmek üzere, sevgiler.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR