Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Bizimkisi bir aşk hikayesi
Sezon: 1 Bölüm: 17

Öp beni büyük aşkım, büyük aşkım.

Geçtiğimiz hafta oldukça psikopat bir bölüm izlemiş, özellikle Mert'e gıcık olmuş ama performansına da bir o kadar hayran kalmıştık. Bölüm boyunca ve hatta sonrasında oldukça konuşuldu, tartışıldı. Gerçekten gerilim dolu ama bir o kadar da keyifle, gözümüzü kırpmadan izlediğimiz bir bölüm oldu. Hafta boyunca dizi oyuncuları, "Bu hafta acayip sürprizler olacak." şeklinde bizi gazladılar. Benim istediğim de buydu. "Hadi artık cumartesi olsun, yeni bölümü izleyelim!" ya da "Fragman yayınlansın artııııııık!" diye isyanlardaydım hafta boyunca. Beklediğime değdi doğrusu. Tokat üstüne tokat yedik. Hem atraksiyon açısından hem de romantizm açısından.


"O adam sandığın doktor? O canını verir mi senin için?"

"Ben sana söylemiştim senin için canımı veririm diye!" Sevmediğin bir adam bile olsa, karınca kadar vicdanın varsa, o sahneyi yaşamak insanı vicdan azabından öbür tarafa gönderebilir. Gülru'nun da bölümlerdir konuştuğumuz dillere destan saflığı ve vicdanı onu bence büyük bir yanlışa sürükledi. Ah be evladım şikayetçi olsana! Hem Gülfem'e Mert kapısını kapat, hem kendini ve Ömer'i kurtar. Yoook! Olur mu hiç? Ki hafta içi @EkranellaGs twitter takipçileriyle konuşmuştuk. Çoğumuz tahmin ettik Gülru'nun şikayetçi olmayacağını ama yine de bir umut bizimkisi! Tabii ki şikayet etmediği Mert kendi çapında sinsi planlar yapıp, ünlü bir manken olma yolunda ilk adımını attı. Garibim sanıyor ki, Gülru paranın peşinde. Allah bu çocuğa akıl fikir versin tez zamanda.

Şikiyitçi diiilim mimir biy!

Gülfem yine delirdi tabii ki...Şaşırdık mı hayır! Ama kraliçem Gülfem, sen böyle itiştikçe Ömer senden fersah fersah kaçıyor görmüyor musun? "Sonra konuşalım Gülfem," lafını en az beş kere duymuşuzdur. Olay aynen devam etti. İkisinin arasındaki mesafe açıldıkça açılıyor, bu da kraliçemizi daha da hırçınlaştırıyor. Ayrıca geçen bölüm parlayan Mert'ten sonra, bu bölüm de Cihan gayet iyiydi.


"Ben de herkes gibi biri olmak istiyorum! Yalvarıyorum bana yardım et abla, nolur yardım et!"

İçimin parçalandığı andır bu sayın seyirciler. Dayanamıyorum onun o haykırışlarına. Rol ile gerçeği karıştırıyorum, gerçekmişcesine üzülmeye başlıyorum. Sercan Badur da ilk başta Cihan rolünün dozuyla ilgili eleştirilmiş olsa da hepimizi utandırdı, itiraf edelim. Gülfem ise tahminim Cihan'ın bu yakarışına dayanamayacak ve onu tedavi ettirmek için tüm imkanlarını seferber edecek. Hatta bence Gülfem bu duruma, eğer Cihan'ı kurtarırsa, Gülru'dan da koparıp, hayatına başka birini alabilir fırsatı olarak gözüyle bakıyor. Onun için de eski bir ahbaplarının kızını parayla eve arkadaş olarak atadı. Maksat kardeşine bu kızı yamamak, Gülru'yu saf dışı bırakmak. Sonra da hooop, ailesiyle beraber köşkten şutlamak. Cihan saf biliyoruz ama altıncı hissinden sebep, bazı şeyleri hissediyor. Eğer Gülfem'in bu planını çakarsa, o zaman o meşhur sinir krizlerini tekrar izleyebiliriz. Gülfem'in de sinirden gözü mü seyirmeye başladı? Baktı kaçamayacak, sonunda mektubu okudu. Ve tabii ki nakavt! Seni çok seviyorum Gülfem, ama bak geçen hafta okumuş olsaydın mektubu, bu haftaya acın biraz dinmiş olacaktı. Gerçeklerden kaçamazsın. Daha büyük, daha derin ve daha fazla hasar bırakacak planlar yapmalısın. Belki Ömer'in üzerine manken bir kız salıp, aralarını açabilirsin? Ya da iş için Gülru'yu yurtdışına gitmek zorunda bırakıp, burada Ömer'e asılabilirsin. Bak benden hemen iki dakikada şapşahane taktikler. Bu kıyağımı da unutma.


Ay intihar etcem yeminle!

Salih babanın da bu korumacılığı gerçekten beni şişirdi. Kalbi zaten zırt pırt sıkışıp duruyor. Yani cani bir insan değilimdir ama ölse de kurtulsak mı? Cihan'ı geri götürme, yok gitme az önce gördün, oturlar falan ne oluyor Allah aşkına kuzum? Sen değil miydin bu kızı evlendirmek isteyen o manyakla? Bu kızı baskılarınla bu hale getiren sen değil misin? Sırasıyla Yonca, Gülfem ve Salih Baba! Ha bir de Gülru'nun saflığı olayları bu duruma getirdi.


Kızlar moraller bozuk mu?

Günü birlik Bodrum mu? İzleyen tüm kadınların salyalarını önce bir toplamalarını rica edeceğim. Beyler siz de bir süre hanımlardan uzak durun. Zira bu jest hepinizi ipe götürür. Otel odasında, gıcır elbise, ayakkabı ve doğum günü hediyesi falan! Çıta çoooook yükseldi. Yani tabii ki çok daha iyileri vardır ama başlangıç için bence süper, mest edici. Bize böyle programlarla gelin. Ama bunun üzerine o kısacık öpüşme sahnesi olmadı. Yani şu olayın bir dozunu tutturamadık. Birkaç bölümdür söylüyorum. En özenle beklediğimiz sahneler hep kısacık, hep hayal kırıklığı. Oraya güzel bir şarkı attırıverseniz, bizi ağzımız kulaklarımızda, gözyaşlarıyla bıraksanız? Çok mu yani? Ayrıca havaalanında çalan Jehan Barbur şarkısını o ortam için beğenmediğimi söylemiştim. İyi ki taşlamadınız. Ama şimdi hakkını vermeliyim! Bu dalış sahnelerinde o kadar güzel geldi ki şarkı evet işte bu sahnenin şarkısıymış dedim! Havaalanı sahnesi için ise fikrim hala değişmedi, belirteyim. Ama bu bölüm ki Ömer Hekimoğlu için sayfalarca yorum yazabilirim. O kıvamdaydı kendisi. Sevgilerimi sunuyorum. Ama daha önce Ömer ve Gülru için ne kadar kararsız olduğumu söylemiştim. Bayağı bayağı ısındım ben. Belki de Ömer'in bu full jest halleri sebebiyle rehavete kapıldım ya da çok beklediğim için bilemiyorum ama sevdim yani bu iç gıdıklayan aşk hikayesini. Liseli aşıklar gibi mesajlaşmaları, gece buluşmaları, bakışlar, sırıtmalar!

Birkaç bölümdür ise Şevket-Taner-Mebrure gerginliği izleyemiyorduk. E tabii kaçırmalar, çekişmeler fırsat kalmamıştı. Ben seviyorum bu üçlüyü. Yani kıl Yener'i görmekten iyidir, değil mi? Ama Yener'in Mebrure için "Garibin hayatı da Ferdi Tayfur filmi gibiymiş," lafına çok güldüm. Haftaya Şevket-Mebrure-Taner grubuna dair gelişmeleri izleyeceğiz ama Cahide Sultan'ın da Mebrure'ye ettiklerini deftere yazdım, yeri gelince lafımı esirgemeyeceğim.


Bu sefer bu Salih beni öldürdü!

Bu haftanın tanıtım yazısında da büyük bir şokla birinin öleceğini duymuştuk. Ben Mebrure ya da Salih diye düşünmüştüm. Açıkçası Mert'in babası Recep'in Salih tarafından yanlışlıkla öldürülmesi hiiiiç mi hiç aklıma gelmedi. Gerçekten bir şok oldu. Hem de Recep'in dile gelip, oğluna sevgisini gösterdiği ilk bölümde, tam onlar baba-oğul olmaya adım atmışlarken olması gerçekten fena oldu. Şimdi Salih hapse girecek ki bence Gülru rahatlayacak diye düşünmüştüm ama vazgeçtim. Ay şimdi babası olmayınca Yonca iyice çirkefleşecek, Mert daha beter pisleşecek, Ömer ile Gülru ilişkisi yine zor günler yaşayacak. Ama arada bizi böyle romantizmden mahrum bırakmayın oldu mu?

Ayrıca böyle giderse, bundan sonra her hafta yazımın altına beddua köşesi hazırlamak zorunda kalıcam. Yani terör estiren Cahide Sultan'a mı, sinirlerimi zorlayıp, Gülru'ya hala zorbalık yapan Yonca'ya mı, sürekli bıkbıkbık konuşan Salih'e mi yoksa yediği haltlara bakmadan karısının açığını kovalayan Şevket'e mi beddua etsem karar veremiyorum. En gıcıklar listemi haftaya güncelleyeceğim. Sevgiler:)
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR