Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Bir fırtına tuttu bizi
Sezon: 1 Bölüm: 28

Yeni yıl birçok insan için “yeni umutlar” anlamına gelebilir ama Altın Altılı için “yeni hayal kırıklıkları”nı getirdi beraberinde. Dakika bir gol bir, yapılır mı bu ulan İstanbul?

Ulan İstanbul’da bu hafta tezgâh yoktu, veda vardı, eğlence vardı, güzel insanlar ve güzel anlar vardı. Kaptan artık özgürdü, Derya babasına arada demir parmaklıklar olmadan sarılabilecekti, Ferdi ve Derya artık korkmadan el ele tutuşabilecekti, Yaren ve Karlos’un hayallerinin önünde hiçbir engel kalmamıştı, Kandemir kızına koşabilecekti, Bahadır o tatlı mı tatlı hayatını yalansız ve korkusuz yaşayabilecekti. Her hayal, bir umut demektir. Bizin Altın Altılımızın heybesinde de umuttan bol bir şey yoktu işte… Evet üzdüler, üzmek zorunda kaldılar ama çok üzüldüler. Kazandılar ama çok şey kaybettiler. Tam “Bu sefer kaybetmeden kazandık,” dediler, daha büyük bir şok yaşadılar. İstanbul ile hesaplarını kapatırken, İstanbul’un kendilerine yepyeni bir hesap açtığını fark edemediler. İstanbul, her şeyin bittiğini sanırken yine yapıştı yakalarına.

Bizim akşamımıza da renk kattın Selami Baba!

Yeni yıl karşınıza Servet Abi gibi güzellikler çıkarsın, mutlu yıllar Ulan İstanbul ailesi!

Nevizadelerin veda vakti gelmişti ama tabii ki sessiz sedasız gitmeyeceklerdi. Son kez “Çok eğleneceğiz!” deyip mahalleliye gizli ve görkemli bir veda edeceklerdi. Belki de kendilerine bu şekilde affettirmek istemişlerdi. Onları kandırdıkları ve şimdi öylece bırakıp gittikleri için vicdan azabı duyduklarını da çokça dile getirdiler zaten. Ama mecburiyetleri vardı ve bu mecburiyetler için, masum bir insanın özgürlüğü için bazı şeylere göz yummak zorundaydılar. Elleriyle mahalleyi süslediler ve dev bir yılbaşı partisi verip tüm mahalleliyi topladılar. Ve en güzel an ise Selami Şahin ile yaşandı. Karlos ve Yaren’in belki de en büyük isteklerinden biri gerçekleşti. Onlar mutluydu, biz de mutluyduk. Tüm kızgınlıkların ve kırgınlıkların bir kenara bırakıldığı, herkesin kalıplardan çıkıp mutluluklarını doyasıya paylaştıkları, tüm umutsuzlukların buhar olup uçtuğu o anda ise herkes birbirine sımsıkı sarılarak yepyeni bir yıla merhaba dedi. Büyük eğlencelerin ardından gelen vedalar bana her zaman daha buruk gelmiştir. Birkaç saat önce birlikte güldüğün insanların kahkahalarını ardında bırakmak her zaman daha zordur. Nevizadeler de o kahkahaların hatırası olsun diye Gazanfer Nevizade’nin tablosunu aldılar yanlarına… Ve bir de teknolojinin faydasıyla geride bıraktıklarına en çok üzüldükleri kişi olan Servet Abi’yi…

“Öpücük aşkın mührüdür,” demiştik ya zamanında…

Gözyaşı da sevdaya dâhil mi?

Ne güzel kare…

Gitmek mi daha zor, yoksa kalmak mı? Bir yanda ardında bıraktığın hayat, aşklar, umutlar, dostlar, her anına tanıklık eden o şehir… Diğer yanda tüm bunları sana yaşatan insanın arkasından bakakalmak ve bu yoklukla mücadele etmek zorunda kalmak. Ferdi için mi daha zor, yoksa Derya için mi? Ferdi’nin tamamlayıp Derya’yı babasının yanına uğurlarken verdiği o bileklik o kadar çok şey anlatıyordu ki… Dünyanın en değerli ve anlamlı hediyesiydi. Derya’nın hayatındaki iki güzel ve değerli adamı temsil ediyordu, babasını ve Ferdi’yi. Derya, hayatındaki en önemli adamdan birini ardında bırakıp diğerinin yanına gitti.  Tam her şey bittiğini düşünürken, bir daha ayrılmamak üzere kavuştuklarını düşünürken hakikaten onların kavuşmaları mahşere kaldı. Ama bu hikâyede verilen sözler tutulur. Derya gelemezse Ferdi gidecek, Ferdi gidemezse Derya gelecek. Ve biz onları yine birbirleriyle inatlaşırken, birbirlerini severken göreceğiz.

Böyle adamları üzdüğünüz zaman size çok kızıyorum!

Ah be Yaren… Ne hesap kapandı, ne yara…

Karlito ve Yarlito yine dünya tatlısıydı. Bu hafta çok fazla izleyemedik onları ama yan yana durdukları anlarda bile öyle güzel bir ışık saçıyorlar ki etrafa. Ve Karlos’un Yaren için düşündüğü güzel sürpriz… Selami Şahin’in kapısında bekleyip kaydettikleri şarkıyı dinletmesi… Kendisinden onca hayal ve umut çalan İstanbul’la hiçbir hesabı olmayan bu güzel adamın tek istediği şeyin Yaren’in mutlu olması ve tek çabası da bu. Derya’nın da dediği gibi; sen dünyanın en tatlı adamısın Karlos! En vefalı, en içten, en muazzam insanısın. Tutukladıkları anda bile “Okuyom ben ya!” diyerek bizi güldürmeyi başaran sempatik adamsın. Bu iltifatların hepsi aynı zamanda Erkan Kolçak Köstendil’e de gidiyor elbet. 

image

Kandemir ise Ahmet Yılmaz’ın izini sürmeye devam ediyordu. Bahadır ve Tuncer’i de yanına aldı ve kızının odasına bir kamera yerleştirdi. Gerçi bu saatten sonra o kameranın bir faydası olur mu bilinmez ama… Derya ve kapüşonlu çocuğu (Kayıp’tan beri Kaan Yıldırım’a bu şekilde hitap etmiyordum, özlemişim hani.) öpüşürken gören Şehriban, tabii ki bu işin peşine düştü lakin herhangi bir sonuca ulaşamadı. Zaten ulaşsa da fark etmezdi, Nevizadeler biletlerini çoktan almışlardı ellerine.

İsmail Abi’ye selam çakan Ulan İstanbul, seviyoruz seni!

Tüm bunlar olurken Maşuka, kuaför salonunu Servet Abi’nin verdiği isim ile açmıştı: Şakşuka Kuaför! Yeni elemanını Nursaç’ı da yanına aldı. Tam bir doğu-batı sentezi olan Nursaç ile Maşuka’nın o kuaför salonuyla imtihanını izlemek çok ama çok keyifli olacak! Diğer yandan Hayati, tüm altınları kaptırmıştı. İşte çok sevgili Hayati ve Hayaticik, ne olduk değil de ne olacağım diyeceksin her zaman. Dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan olmacılık!

Şimdi ne olacak?

Bundan sonra ne olur hiçbir tahmin yürütemiyorum. Belki Firuz’un bir oyunudur bu, o polisler gerçek değildir. Belki de gerçekten yakalanmışlardır ve başka bir şekilde bu durumdan kurtulacaklardır. Ama bildiğim bir şey varsa o da Nevizadeleri çok başka bir yere koyduğumuz ve yenilmez olarak gördüğümüz. O nedenledir ki; gerçek de olsa, oyun da olsa onları o çaresizlik içinde görmek hepimizin damarını yaktı. Nevizadeler, çok ama çok güzelsiniz be! Ve biz sizi çok seviyoruz.

Hepinizi aha da böyle kucaklıyorum!

Bu güzel bölümde emeği geçen herkesin gönlüne sağlık! Ve bu ekibe bir hafta içinde bizlere 2 saat 7 dakikalık bir bölüm sundukları için de ayrıca saygı duruyorum. Yerli dizi yersiz uzun. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

Son olarak; sevgili Sevtap Özaltun’un gönlüne, o güzel sesine sağlık! Onunla beraber bir fırtına tuttu bizi…

Bu haftanın repliğini bölüm sonu telaşı ile sormayı unuttum ve ben seçtim sizler için. Bu bölümün repliği Kandemir’den geliyor: “İnsanların yaptığı sahte paralar kadar, paraların yaptığı sahte insanlar da var!”

image

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR