Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Bir Altınkoy pikniği menüsü
Sezon: 1 Bölüm: 35

Menümüzde yasak aşklar, ayrılan aşıklar, ortaya çıkmamış sırlar ve samanlıkta sevişenler var.

MedCezir, bir önceki bölümün heyecanından sonra bu hafta sakin geçer sanmıştım açıkçası ama öyle olmadı. Aksine bir önceki bölümden daha çok heyecanlandım ben. Böyle Altınkoy içerisinde geçen bölümlere bayılıyorum. Altınkoy’un sakinlerinin kendisini sahiplendiği ama bir türlü uyum gösteremeyen üyesinden başlamak istiyorum öncelikle. Bu kişi tabii ki pek de sevgili olmayan Selim. Yani evet hoşlanmak zorunda değilsin, oradaki kimseyi sevmek zorunda değilsin (sevmemek için hiçbir nedeni yok ama, HİÇBİR) ama A.Ş.K. vakfının anneler günü pikniğinde ne hayvanlara eziyet ediyorlar ne de çocukların tırnaklarını kerpetenle söküyorlar Selim. Bu kadar huzursuzluk çıkartacak bir şey yok. Kaç yıl olmuş hala dırdır da, dırdır... Yaman bile "Alışacağız," diyor, çocuk bile çözdü olayı iki günde. Sen hala Somurtkan Şirin. Somurtkan Şirin'in bölüm içerisinde Kıskanç Şirin'e dönüşmesi, benim içimin yağlarını eritmedi değil. Asım Şekip Kaya’nın sahip olduğu dar yargı formasyonunun sende de olduğunu Ender’den duyman da cabası. Ender, Reyhan Arsen konusunda haklıydı; tamam sen de Sinan Enveroğlu konusunda haklısın ama buna tilt olup gidip Reyhan Arsen’in kolunu tuta tuta flört etmek nedir? Bir kere o, kadınların genel olarak yaptığı bir flörtleşme biçimidir. İkincisi Reyhan Arsen asla bir Ender olamaz, köşesinden geçemez ama Sinan Enveroğlu seni ezer geçer. Sinan, Ender’e olan bakışlarıyla epey Tan’ı hatırlatan bir arkadaş ama ben Ender ile ikisini koydum bir yana, hiç de kış köşesi olmadılar. Tabii ki Ender böyle bir şey yapmayacak ama Selim azıcık daha sürünsün yeter. Ender de sadece google görsellerden elde ettiği Sinan Enveroğlu fotoğraflarıyla fantezilere dalar anca.


Ayşe ve Leyla paçozları bilmeden Mira’ya zarar verdiler bu bölüm. Sakın söylemeyin havaya girerler.

Beni okuyanlar bilir sıkı, hatta çok sıkı bir Mira destekçisiyimdir ama bu hafta Sude konusunda Mira’yı destekleyemeyeceğim. Beylice Kadınları benim için dokunulmaz evet bu yüzden, en dokunulmazı galiba Sude. Bir tek Kenan’ın aklı başında bir şekilde dillendirdiği gibi, ikisi de bekar ve özgür insanlar. Ayrıca Mira’nın endişelendiği gibi, Yaman ile ilişkisine nasıl bir etkisi olur onu da çözemedim. Yaman’a koca bölüm bir tek Kenan ve Sude’den, ‘Kenan’ın uçkuru’ gibi bahsettiğinde kızdım. Eğer ikisi de sakince Kenan ve Sude ile konuşsalardı durumun bu kadar basit bir şey olmadığını anlayacaklardı. Eminim ki en başta Mira desteklerdi annesini. Zaten Sude, Asım Şekip Kaya ile ilgili planlarını Mira’ya anlattığında Mira annesine "Ama sen çok gençsin," diye diye kadının aklını karıştırdı. Üstelik Sude hiç istemediği halde kendisi Yaman’ın peşinden sürüklenince annesini meraklandırmış "Vay be şu Koper erkeklerinin olayı ne acaba?" dedirtmiş olabilir. Gerçekten bu arada, Sude kızının Yaman ile olmasını istemedi, Sedef, Faruk ile Sude’nin evliliğini bitirdi ve şu an başkasıyla evliyken Faruk ile duruyor; neden Sude’nin gönül ilişkisi tu kaka? Mesela ben bu ilişkilerin üçünü de destekliyorum. Mira’nın duruma tepkisini de anlıyorum -özellikle camı çerçeveyi indirirken dünyanın en güzel şeyiydi- ama bu kadar yüksek tepki olmalı mıydı, bilemiyorum. Safari de gözetleyen Mira’yı sezdi huzursuz oldu ya, kıyamam bebişime alışmış sahiplerinin onu bahane edip aşk-ı memnu kovalamalarına, ortaya çıkacak diye gerildi. Yaman ve Mira’nın aslında ayrılmadıkları ayrılıklarına gelirsek, Yaman’ın Faruk’un sözünü dinleyerek Mira’yı Amerika’ya gitmeye ikna etmeye çalışması bence çok güzeldi. Mira’ya Sude konusunda kızsam da Yaman ile ilişkilerinde büyük kavşakların yaratıcısı olduğu için hayranım. Hastalığının belirtilerini gösterdiği, Eylül ile olan sahnelerinde, iki kadının arkadaşlığına da çok güvendim bu arada. Mira-Eylül arkadaşlığının beni en çok etkilediği bölümdü galiba.


Buluterler selfie sefasında.

Eylül ve Mira’yı önce Eylül’ün annesinin mezarında görüyoruz, aslında İnci Ziyagil’in mezarı orası. Sonra da Tan’ın mezarına gidiyoruz ki, ben Tan’ın neden Aşiyan Mezarlığında yattığını anlamadım. Orası da bence Bihter Yöreoğlu’nun mezarı, hatta eminim ama Feriha’nın mezarı da diyenler var. İnci Ziyagil ve Eylül’ün annesinin aynı zamanlarda öldüğünü düşünüyorum; Bihter, Feriha ve Tan’ın arasında da bir iki yıl falan var. Araştırmalarıma göre beş yıl geçmeden aynı mezara üst üste gömülme olmuyor, bu ne şimdi? Neyse anneler günü izlenimlerimi anlatmak istiyorum bu kısımda. Eylül’ün annesini hatırlamamız çok güzeldi ama Gamze ve Eylül de iyi oldular. Mert yine tabii ki şebek; Hale’nin Mira’dan daha büyük bir düşmanı varsa o da annesi. Kenan, Sude’nin kattığı olgunlukla çiçekler falan almış ömründe ilk kez; Orkun desen yine tam bir prenses, annesini elinden tutarak gezdiriyor. Mira ile Sude’nin ise hangisinin hangisine anneler gününü zehir ettiği belli değil. Ben bunları geçip Nevin’e gelmek istiyorum. Hasan’ı görünce neden öyle kaçıyorsun kuzum? Bir kere orası Altınkoy, orada her şey atlatılır. Bak Reyhan Arsen’e, tıpış tıpış gelmiş. Sonra senin Turan'da iş yok zaten, Turunç Nadir’in ailesini öldürmüş. Bu arada sonunda Turunç Nadir’in nefreti mantıklı bir sebebe büründü. Yine de böyle keskin kötüler ve net amaçlara benim kafam basmıyor. En kısa zamanda Yaman ile Kenan’ın bir suçu olmadığını anlaması dileğiyle diyorum ve ana konuya dönüyorum. Bence Hasan’a geri dön Nevin. Hem gerçekten o adamla ilgili yalan olmayan tek şey sana olan aşkı.


Sedef neden çocuk istemiyor ki? Faruk ve Sedef’ten doğurtabileceğimiz kadar çocuk doğurtmalıyız bence, yaşam kalitesi artsın diye.

Ahmet Hamdi Tanpınar eğer Sedef ve Faruk ile tanışmış olsaydı, Huzur’u bir huzursuzluk değil, gerçekten huzur romanı olarak yazardı. Sonunda Sedef hak ettiği sevgiyi aldı Faruk’tan. Ben Faruk’un Sude’nin hayatında biri olduğunu Beren’den öğrendiği için bu atağı yaptığını düşünsem de bunun kötülük adına yapılan bir şey olduğunu düşünmüyorum. İnsan emin olmak ister sonuçta, sonra Sedef’i de üzebilir. Ayrıca ikisinin Sude ve Asım Şekip Kaya’ya olan tepkileri çok kaliteliydi. Sedef tebessümüne engel olamadan "Sonunda başardı" bakışı attı, Faruk'un yüzünde ise eski karısına karşı gururla karışık hayran bir ifade vardı. Neyse ne, çok destekliyorum. Sedef için ‘yuva yıkanın yuvası olmaz’ atasözümüzü değiştirmek istiyorum.


Orkun ile Hale birbirlerine hem helal hem haramlar.

Altınkoy gençliğinin beraber vakit geçirdiği zamanları çok seviyorum bilirsiniz. Paintball sahnelerinin tadı resmen damağımda kaldı. Mert’in Hale’yi alma sebebini mantıklı bulsam da neden Doruk ve Burak’ı almadığı aynı Yaman gibi benim de kafamda soru işareti. Ada-Beren, Eylül-Orkun, Hale-Orkun gerginlikleri güzeldi ama Orkun ve Yaman birbirleriyle uğraşırken yeni bir şey bulsunlar artık. Yaman vurdudan kırdıdan ileri gidemiyor, Orkun da Tozludere küçümsemelerinden. Kendinizi update edin lütfen. Onlar için hobi gibi oldu. Birbirleriyle uğraşmadan yapamıyorlar; bir sonraki sürümde Yaman, Orkunstar’ın bukleleriyle, Orkun da Yaman’ın alnını kapatan güneşliği ile dalga geçebilir. Nasıl olsa artık birbirlerine karşı derin bir kabul de söz konusu. Aynı kabul aslında hiç şaşırmamamız gerektiği halde Hale için de var. Geçen bölüm herkes çözmüştü ödev işini onun yaptığını ama büyük ihtimalle daha önce yaptığı şeylere göre çok hafif bir şey olduğundan ve Yaman, Haleler’in evini bastığından yaptığı olağan karşılandı. Paintball oyununda birbirlerinden hınçlarını almak için karşı karşıya gelen Hale ve Orkun, bizi de ekrandan taşan alevlerle karşılaştırdılar. Hale-Orkun aşkı, nefreti, tutkusu, takıntısı tekrar ortaya çıktığı için çok mutluyum. Hem özlemiştik hem de Ada denen sümsüğün ağzının payını alması gerekiyordu. Neymiş Ada, tehlikeli insanlarla oyun oynarsan yanıp en başa dönermişsin. Hale ve Orkun yarım kalan işlerini hava kararınca bitirdiler; artık ne kadar uzun sürdüyse Hasan uyuya kalmış falan. Ama o Ada yüzünden duygusal olarak yarım kaldılar. Üstelik Orkun ilk kez bu kadar heyecanlıydı. Ama belki de Hale’nin bu seferlik kolay lokma olmaması Orkun’u iyice garantilemesine sebep olur. Bölüm sonundaki bakışmaları aralarındaki şeyin yeniden şekil değiştirdiğini gösterdi zaten. Ada da hafiften delirmeye başladığını gördüğümüz üzere, bunun öfkesiyle Mira’nın yokluğunda Yaman’a yamanmaz umarım. Yaman-Mira, Mert-Eylül, Orkun-Hale, Doruk-Eda ve bir de bunların yanına Leyla’yı Burak’tan uzak tutup Burak-Tuğçe yaparsak cennete ulaşmış oluruz, kimse kimsenin hakkını yememiş olur.


Sude, Asım Şekip Kaya’nın dişleri altın mı diye incelerken.

Kenan ve Sude süresiz bir mola vermiş gibi gözüküyorlar şimdilik. Sude ile Kasa, pardon Asım Şekip Kaya ise, kaldıkları yerden devam ediyorlar; hatta kaldıkları yerin bir kaç level üstüne geçtiler. Kenan ve Sude’nin karşılıklı çırpınışlarını gördükçe üzülüyorum evet ama iş ve aşk seçiminde, kariyer planını hayatıyla ilgili kritik bir zamanda ön plana aldığı için Sude’yi tebrik de ediyorum. Nasıl olsa Kenan ile tekrar bir araya gelecekler. Sude’nin o zaman daha da zengin olmasının kimseye bir zararı yok. Bence hem Sude-Kenan hem de Sude-Asım Şekip Kaya aynı anda olabilir. Yıllarca karısını aldatan bir adamın bu sona kendisini hazırlaması gerekiyordu. Ha Asım Şekip Kaya’yı çok çok çok severim orası ayrı.

MedCezir bir de The O.C. tarzı jeneriğiyle bizleri sevindirdi bu bölüm. Sevgili Mira da jeneriğin hatrına annesini affetsin ve Yaman’ın üzerine gitmesin lütfen. Bir de Mira iyileşsin ölmesin, ben ona Bihter’in mezarını düşünmüştüm, kapılmış.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR