Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Ayrılığın 50 tonu
Sezon: 4 Bölüm: 5

Ayrılık da sevdaya dahil değil ve bir ay önce bıraktığınız sevgilinizin ve evinizin yerini keyfi hayli yerinde eski sevgili ve soğuk bir eşya deposu alabilir. Göz açıp kapayıncaya kadar. Adam’dan böyle bir salvo bekliyorduk değil mi? Bıraktı mı tam bırakacağını, aylarca Hannah’yı beklemeyeceğini, hayatına yeni birisi girmese bile Hannah’yı kolları açık beklemeyeceğini... Ve bunu hayatının en kolay şeyiymiş gibi yapacağını. Buz gibi bir sesle hissiz kelimelerin ağzından döküleceğini... Çok iyi biliyorduk değil mi?

Baştan alalım. Hannah için ayrılık zor olmadı. Zor olmadı çünkü dikkatini dağıtacak epey değişiklik vardı dört yanında. Yeni bir şehir, hayalini kurduğun işle saatlerce haşır neşir olma imkanı, bıktığın insanların terli şehrinden kaçış... Bisikletler, parklar, geniş evler, yazmak için sınırsızca önüne serilen zaman. Geleceğe dair kandırıkçı bir umut.

Önce bisikletin devriliyor, sonra çalınıyor, sonra telefonun çekmiyor, evine yarasalar giriyor. Hayır gerilim filmi anlatmıyorum, bunlar gerçekten oluyor ve hayat Hannah’ya Iowa’da hiç iyi davranmıyor. Sınıfta sürekli kendini savunmak zorunda kalırken, kendini bu denli başarısız ve yalnız hissederken böyle yazmaya devam edemeyeceğini anlayıp evine geri dönüyor. Evi yerinde duruyor mu? İşte asıl mesele.

Hannah’nın, “Daha bir ay önce bana aşıktın,” sözü, sindirilmesi uzun zaman alacak bir lokma. Ve o kadar hesabı sorulamaz, cevabı verilemez bi soru ki ne kadar güzel saçmalarsanız saçmalayın karşınızdakini bok gibi bırakmanız kaçınılmaz. Bu kız kim, ne zaman tanıştılar, yoksa önceden mi tanıyordu, o da mı sanatçı bozuntusu? Google, Facebook, Twitter hepsini getirin. Nerede ne hesabı varsa okumak, görmek bilmek istiyorum. Nerede okumuş, nerede yazısı çıkmış, hangi kelimeleri kullanmayı seviyor, saçını sağa mı atıyor sola mı, Adam hangisini seviyor, hangi tavrına bayılıyor?   Benden daha mı güzel, daha mı zeki, daha mı başarılı... Beni gerçekten sevdi mi, belki de hiç aşık olmadı...

Çocukluğun soğuk depoları.

Bilirsiniz büyük gerçekler değil, küçük ayrıntılar insanın içine oturur. Adam’la birlikteyken bir türlü yapamadıkları ama şimdi bir yan odada kurulu atölyeden tutun, Hannah’nın buzdolabı magnetleri dahil kalan eşyalarının derdest edilip bir depoya tıkılması o bir ay içinde oldu ve bunu kabullenmek havuzun dibine çakılmaya eşdeğer.  Marnie Charlie’den ayrıldıktan sonra bir enkaza dönüp dibi gördüğü için Hannah’ya en içten tavsiyeyi verdi. “Bırak gitsin, önüne bak.” Boş öğütler değil elbet, Marnie’nin Charlie’den kalma dalgalarla boğuşup ara ara boğulduğu zamanlardan edindiği birkaç ders sadece.  

Adam ve Hannah ilişkisi evet garipti, yer yer “tam birbirlerini buldular” diyordunuz, bazen de “rahat bıraksınlar birbirlerini”. Her ikisinin de çocuklukları, hataları, ondan başkasıyla birlikte olmayı düşünemedikleri, gerçekten sevdikleri ve sevildikleri zamanlar oldu.

Şimdiyse Hannah için ayrılığın en kötü evresi kapıda. Kimsa ona “Kid” demeyecek, dese de Adam gibi olamayacak. Eşya deposunda koltuğa kıvrılıp yattığı geceyi hiç unutmayacak. Ondan nefret edecek, onu özleyecek. Aklayacak, hak verecek, yerin dibine batıracak.  

Elindeki yara hiç geçmeyecek.

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR