Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Aynalara bakarsan, daha fazlasını istersin
Sezon: 1 Bölüm: 1

Calibe, Nazım Bey’in gelecek vaadlerini dinlerken aşık olduğu Nejat aklına düşer…

İstanbul 1883.

Calibe, Nejat’ı gözyaşları ile yolcu eder, Nejat giderken Calibe’ye daha iyi bir yaşam vaad eder. Calibe ise Nejat’ı yollarken hayatının bir sene sonra çok farklı olacağını sanki o anda anlamıştır.

Bir yıl sonrasında Calibe aylarca sakladığı mektupları gözyaşları içerisinde yakarken karşımıza çıkar. O sırada Nazım Bey avdadır. Konak eşrafı tam gaz düğüne hazırlanmaktadır. Nazım Bey’in kızı Asude de en az ev ahalisi kadar heyecanlıdır düğün için. Belli ki yardımcısı Ruşen ile iyi anlaşmaktadır. Nazım Bey avdan döndüğünde oğlu da karşımıza çıkar. Türk filmlerinin vazgeçilmezlerinden, evin küçük oğlu engellidir, hal ve tavırlarından da düğün konusunda pek hoşnut olmadığını söyleyebiliriz.

Düğün hazırlığı yapan Calibe’yi bohçacı Mira darlamaktadır. Mira şahit olduğu gizli aşkı sezdirircesine alttan alta göndermeler yapar, sırtının yere gelmemesi gerektiğini Calibe’ye hissettirir.

Tabii ki can alıcı bir giriş yapmak için olacak tesadüf de bu düğün sırasında gerçekleşecektir. Nejat’ın Fransa’dan dönmesi beklenmektedir. Nejat da bekleneni karşılayacağını gösterircesine trene biner.

Nazım Bey’in ortağı Ali Fuat’ın annesi gelin evine varmıştır. Calibe’ye karşı hem tedirgin hem de temkinlidir. Belli ki Nazım Bey’e yakıştıramamaktadır onu. Buna karşılık Nazım Bey’in Ali Fuat’la Calibe hakkında konuşurken gözleri parlar. Fikret Kuşkan faktörü o anlarda kendini anında belli eder.

İlk aldığım intiba bütün kadınlar arasında bir itişme, bir birbirini çekememe durumu var. Calibe’nin annesinin görmemişliği Calibe’yi utandırırken, Münevver Hanım’ın da bu anne-kız iyice gözüne batmaktadır. Calibe gelinliğini görünce buruk bir sevinç yaşar. Giyinip çıktığında ise Nazım Bey karşısındadır. Aşkı gözlerinden okunur, çok aşıktır çok…


Nazım Bey çok aşıktır, çoook…

Calibe’ye çok aşık olan bir tek Nazım Bey değildir. Nejat elinde yüzük, tam gaz İstanbul’a yol almaktadır. Kompartımandaki genç kadın ise Nejat’a imrenerek bakmaktadır. O sırada Nazım Bey, Calibe’ye arzularını yerine getirmek için yaşayacağını söyler.

Babasının gelinlik provasına gelmesi Asude’nin hoşuna gitmemişti. Bunu babasına yansıtması Münevver ve Ali Fuat’ın da bulunduğu sofrada gerginlik yarattı. Başka bir gerginlik de Calibe’nin evindeydi. Gerçi gerginliği bir tek Calibe yaşamıştı. Nejat’ın dönüş haberi, Calibe hariç herkeste derin sevinç yarattı. Nejat için yolculuk, Calibe için de gece bitmek bilmiyordu.

Sabah olur, Nejat gelir. Nejat teyzesinin evinde oğullarından ayrı tutulmayarak büyümüştür. Calibe, teyzesinin kızıdır ve gizliden gizliye onunla aşk yaşamışlardır. Calibe’nin evlilik haberini eve girer girmez alan Nejat, haberi aldığı anda Calibe’yi görür. Uzun bakışmalar, hasreti ve anlamsızlığı içinde barındırır. Hesap sorar Nejat, Calibe ise meydan okur. Zenginlik sevdasının gözünü nasıl bürüdüğünü, bu hayatı ona hiçbir zaman veremeyeceğini Nejat’ın yüzüne vurur.

Calibe’nin hayalleri vs. Nejat’in hayalleri…

Nazım Bey ile Nejat da tanışır. Nazım Bey bir şeyden habersiz Nejat’la sohbete girişir. Nejat’ın Nazım Bey’in iyi bir adam olduğunu hissetmesi rahatsızlığını daha da arttırır.

Calibe’nin sokakta gözlemlediği iki gencin aşkının kendi kaderine benzemesi dikkatini çeker. Sokakta ağlarken yakaladığı genç kızın yanına giderek bilekliğini ona verir ve kaçmalarını söyler. Genç kıza ettiği laflar, kendi kaderini de özetler: Çok güzelsin. Sakın aynalara bakma, oldu mu? Aynalara baktıkça daha fazlasını istersin. Onun gözlerinin içine bak. Bırak o hissettirsin güzel olduğunu.

Calibe’nin uçarı kardeşi Nabi, Nejat’ı sürekli darlamaktadır. "Paris nasıl? Kızlar nasıl?" Nejat bu sorulardan hem rahatsız hem de aklında Calibe’nin varlığıyla Nabi’yi sürekli başından savar.

Düğün günü gelir, Calibe merdivenlerden gelinliği ile salınırken aşağıda Nejat’ın yüreği bin parçadır. Gelin at arabası ile evinden ayrılırken bohçacı Mira’nın manidar bakışı ve ‘hediye’ göndermesi Calibe’yi tedirgin eder. Calibe’nin konağa gelmesi, bakışlardan anlaşılmaktadır ki bir tek Nazım Bey’i mutlu eder.

Kadın tarafında eğlence başlarken, erkek tarafında yemek vardır. Nejat’ın küçük Şefik’in hastalığı üzerindeki fikirleri Nazım Bey’in dikkatini çeker. Dizinin muziplikleri ise Ahmet Paşa üzerinden dönmektedir. Önce Nabi’nin boş boğazlığı, sonra tuzlu kahve… Hepsi Ahmet Paşa’nın üzerinde patlar. Asude ile Ruşen’in düşmesi de üstüne tuz biber olur. Nejat’ın düşenlerle ilgilenmesi Calibe’yi huysuzlandırır ve hemen evin hanımı moduna sokar.

Asude’nin burkulan bileği, Nejat’ın hünerli ellerine emanet…

Calibe, Nejat’ı dışarıda sıkıştırır. İlk öpüşmelerinden sonra “İşte şimdi bitti,” demesi ne kadar anlamsızsa, devamındaki konuşmalar da o kadar anlamsızdır. Bir bitti deyip bir öpüşürler falan. Sahne ne kadar bir kavuşma sahnesi olsa da aynı zamanda anlamsızlıklar silsilesinden öte değildir. Nejat kaçmayı teklif eder. O sırada nikah zamanı geldiğinden gelini arayan Nazım Bey’in sesi duyulur.

Yasak aşkın ilk yasak öpücüğü…

Fatma Aliye'nin Muhaderat romanından uyarlanan Yasak, İlk bölümü itibariyle, bir müsamere tadında ilerlemiş olsa da Fikret Kuşkan’ın varlığı, Deniz Çakır’ın rolüne cuk oturması ve yeni yeni aşina olduğumuz Burak Yamantürk’e alışmakta hiç zorluk çekmemem nedeniyle benden zorla da olsa geçer notu aldı. İlk bölümün kusurları görmezden gelinir genelde, ben de öyle yapıp önümüzdeki bölümlere bakacağım. Ha bir de çakma Aşk-ı Memnu laflarına da kulak tıkamak gerek, Yasak’ı beğendiyseniz sürekli bu karşılaştırmayı yaparak bu diziden zevk almanız pek olası değil. Benzerlikler tabii ki var ama ben ileriki bölümlerde birçok farklılıkla Aşk-ı Memnu’dan sıyrılacağı umudumu ve düşüncemi koruyorum.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR