Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Aynadaki yansımaya dokunmak
Sezon: 1 Bölüm: 2
Bu kızı çok üzüyorsunuz!
 
Ruhumun Aynası’nın inanılmaz keyifli ikinci bölümünü de ardımızda bıraktık. İkinci bölümü de geride bıraktığımıza göre gönül rahatlığı ile şunu söyleyebilirim; Ruhumun Aynası’nın ekranın içinden uzanıp seyirciye dokunan bir hikâyesi var. Zaman geçtikçe, daha çok kişi tarafından keşfedildikçe reyting karnesinde de hak ettiği notu alacağını düşünüyorum.

“Ben kuş gibiyim ama kuş kadar hafif değilim senin hayatında.”
 
Bu bölümün repliği Nezaket’ten geldi. “Ben kuş gibiyim ama kuş kadar hafif değilim senin hayatında,” dedi. Bölüm bittiğinde bende en çok yer etmiş olan an buydu. Nezaket’in o ıssız hayatında oğlundan başka kimsesi kalmamış. Bir insanı hayata bağlayan şey; kalbinin atmasını sağlayan insanlardır. Nezaket için de Kemal böyle, aslında Kemal için de Nezaket… İkisinin de kalp atışlarını sadece birbirleri duyuyorlar. Hayatta kıymet verebileceğin, O üzülmesin diye her şeyi yapabileceğin kişilerin olması ne büyük bir lütuf. Sayıları azaldıkça kalanlar daha da kıymetli oluyor, daha da özel bir köşesine alınıyor hayatın. Kemal’i de baş köşesine koymuş Nezaket ve üzerine titriyor. Belki bazen ufak yanlışlar yapıyor, belki kızdırıyor ama bunları asla kendisi için yapmıyor. Kemal’in kalbi atmaya devam etsin, o tını Nezaket’in hep kulaklarında olsun istiyor. Daha önce birilerinin uzanıp o atışı durdurmaya çalıştığını bilmek de Nezaket’i daha korumacı yapıyor. Kemal’in geçmişindeki o belki güvensizliği, belki büyük acıyı öğrenmek için sabırsızlanıyorum.

En kötü karardan bile beterdir kararsızlık.
 
Elçin de uzanıp aynadaki yansımaya dokundu ve aynanın diğer tarafındaki hayatın hiç de tahmin ettiği kadar kolay olmadığını gördü. Önce korkup kaçmak istedi fakat Elçin’i anlamaya çalışan belki de tek insan olan Gülpare’nin işin peşini bırakmaması ve Elçin’in de git gide aynanın diğer tarafındaki hayata çekilmesi sonucu yarım bıraktığı maceraya geri döndü.

Bakıldığında Elçin gerçekten çok güçlü bir kadın fakat bunun yanında korkuları da var. Gel gelelim Gülpare’den başka kimse bu korkuların farkında değil, hatta Elçin bile farkında değil bana kalırsa. Kendisini suçlamayı bir kenara bırakırsa eğer, aslında kendisinin ne kadar dirayetli olduğunu da görecek. Kendisi için “İnsanların yanında durmayı beceremiyorum,” diyor Elçin. Hayır, bence insanlar Elçin’in yanında durmayı beceremiyorlar. Bora’dan alırsak eğer; Elçin’in hiç yanında olmayan sevgilisi, en zor zamanlarını bir kenara koyalım en mutlu anlarında bile yanında olamamış. İnci… Kızının yanı başında üstesinden gelmeye çalıştığı şeylerin bu kadar farkında olmayan bir anne olamaz. Bir kafasını çevirip baksa görecek Elçin’i ama kendisi ile ilgilenmekle o kadar meşgul ki çevrede başka sorunların var olabileceğinin farkında dahi değil. Elçin’in babası zaten bambaşka bir dünyada yaşamakta. Deniz, Elçin’in iyiliğini düşünüyor fakat sadece kendi bakış açısı ile… Yani herkes kendi dünyasına çekmeye çalışıyor Elçin’i, kimse Elçin’e ait bir dünya olduğunun farkında değil. Ama ne diyor dizinin jeneriği? Sonunda hepsi adama dönecek.

Az vukuat, bol sohbet. Şahane mahalle.
 
Siz de ekranın içine girip Gülpare’ye sıkı sıkı sarılmak istemiyor musunuz?
 
Mahallede ise bir iftar telaşı vardı. Bu iftarı Muhittin’in organize ettiğini öğrenen Fikriye, bu fırsatı kaçırır mı? Kaçırmaz elbette. Giyinip kuşanıp Muhittin’i çılgına çevirme şansını değerlendirdi. Neyse ki iftar olaysız geçti de mahalleli de derin bir nefes alabildi. En çok da Gülpare. Babası ve annesinin arasında kalmaktan bitap düşmüş yıllarca, bu nedenle de kriz yönetiminde inanılmaz başarılı elbet. Elçin’i bir nevi çekip çevirmesini sağlayan en büyük yeteneği de bu kriz yönetimi becerisi zaten. O kadar çetrefilli olaylara girip çıkmış ki Elçin’in sorunları O’nun için devede kulak kalıyor. Bu nedenledir zaten –geçtiğimiz hafta da yazdığım gibi- birbirlerini tamamladıklarını düşünmem. Bir yapbozun iki kayıp parçası gibiler.

Ne bahtsız çocuksun Çetin!
 
Çetin’in karşılıksız aşkı ise beni çok üzüyor. Dünya tatlısı bir karakter Çetin fakat sanıyorum ki Kemal’e duyulan bir çocukluk aşkının mağduru. Bu geçmişten gelen alışkanlık aşıldığı takdirde Çetin’in duyguları da görülecektir elbet. Hem ne demişler? Davul bile dengi dengine!

Tatlı fırlama!
 
Seyreyleyin cümbüşü.
 
Bölüm sonu ise bir hayli sürprizli oldu. Deniz yine iyi niyetli fakat kendi bakış açısı ile verdiği bir karar ile Bora’yı, Elçin’in muayenehanesine getirdi. Tabii ki Kemal’in muayenehanede hırsız var sanarak içeri girmesiyle her şey sarpa sardı. Bundan sonra çok güzel çatışmalar ve daha hareketli bir hikâye izleyeceğiz gibi duruyor. Bize de merakla beklemek düşüyor!
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR