Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Aşk diğer yarını bulunca tamamlanır
Sezon: 1 Bölüm: 14

 

Dertlenince ayran içenlerin dizisi Diğer Yarım cuma akşamı 14. bölümüyle ekrandaydı. Yine birbirinden güzel ve de özel sahneler izlettirdiler bizlere. O yüzden özetliyoruma başlamadan önce yayında ve yapımda emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilirim. :)

En son sahnede Dursun dedemizi yere yığılmış bir halde izlemiştik. Çok şükür kendisine bir şey olmadı. Ameliyatta kurşun çıkarıldı, hatta anarşik eski damadının kanı damarlarında geziyor diye söylenmeye başladı bile :) Ameliyat esnasında bir flashback sahnesi izledik. İlyas'ın cenaze sahnesine gittik bir anda. Meryem, Asiye ağlarlarken Ecevit onlara uzaktan bakıyordu. Dursun dedemiz de bu ölümü kabullenememiş olsa gerek cenaze arabasının önünde durmuş “Vermem evladımı size,” diye ağlıyordu. :( Sonrasında şu mafya kılıklı abinin bir başka mafya kılıklı abi tarafından tehdit edildiğini gördük. Tam bir fikrim yok açıkçası İlyas'a dair. İki tahminim var. Mafya kılıklı abi sağ görüşlü bir abi olabilir. Ecevit'in dükkanını o aldığı için arka planda gösterilen resimlerden öyle bir algı oluştu bende. :) İlyas'ın en yakın arkadaşıdır belki de. Ecevit yeniden ortaya çıkınca Meryem'i korumak istemiş olabilir. Yanisi Meryem'e karşı eskiden beri duyguları olabilir. İkinci bir ihtimal ise Ecevit'in yakın arkadaşı olabilir. Kendisinin şiirlerden hoşlanmadığını ama çok yakın bir arkadaşının şiirleri sevdiğini söylemesine binaen böyle bir fikir oluştu. Şu an yazarken bir başka ihtimal daha aydınlandı bünyemde :) Belki de İlyas'ın en yakın arkadaşı olmasıyla birlikte, Meryem ve Ecevit'ten İlyas'ın intikamını almak istiyor olabilir... Okuduğunuz gibi epey karışık bir maziye sahipler karakterlerimiz. :)

Hastane esnasında değinmeden geçemeyeceğim birkaç sahne var elbette. İlk başta bizim meşhur Mahşerin Dört Atlısı dedelerimiz ve artı bir Sabri efendi sahnesine değinmek istiyorum. :) Bu dizi çok fazla 'biz' kokuyor dedirten sahnelerden birisi Dursun dedenin iyileşmesi için dedelerimizin ve Sabri efendinin Yasin kitabını ellerine alıp 'Yasin suresini' okumalarıydı. Belki de hepimizin başına gelmiştir öyle can sıkan hastane durumları. Kapıda beklerkenki o endişeli ruh haline kapılmışızdır ve tek elimizden gelen de dua etmektir ya da Kur'an-ı Kerim okumaktır. İşte senaristlerimizin bu inceliği göstermiş olmaları, diziye biraz daha kanımı ısındırdı diyebilirim. :) Güzel bir detaydı. Tabüsü olaylar olaylar durumuna katılmayıp soluğu Sabri efendinin yanında alan gıybet dedemiz Behçet dedemizi, diğer dedelerimizin dışlamış olmaları iyi bir davranış olmasa da iyi geyik döndürdüler :D Meğersem cereyan gitmiş ondan gelememiş baskına Behçet dedemiz :)))

Diğer hastane detayı ise Poyraz ve Tarık'ın önce düşman kesilip, ardından dost olmalarıydı. Dursun dedenin ilaçlarını birlikte almaya giderken birden yumruklaşmaya başladılar. Birbirlerine gözdağı vermeler filan ardından Tarık'ın Esma'yı, Poyraz'ın da Zeynep'i sevdiği anlaşılınca özür dilemeler filan Kazuk Prens vs Romantik Prens dedirtti yanisi :D Erkeklerin arkadaş olma süreçleri hep mi böyle işliyor kii diye düşündürttü, ilginçler ama çooh dadlular yaahuu :D

Meryem ve Asiye, Dursun dedemizin başında iken Meryem'in dükkanına da kızlar göz kulak oldular haliyle. Vee kapıdan Poyraz girdi en delifişek haliyle :) Zeynep'in sardığı sarmalardan bir adet ağzına atıp ''Aynı annemin yaptığına benziyor tadı,'' diyerek gülümsedi. Annesinin yokluğuna alışmamıştır elbette ama o cümleyi öyle güzel kurdu ki hem içim sızladı, hem içim aydınlandı. Sen ne güzel çocuksun be Poyraz! Acıya gülümsetiyorsun...



Bölüm boyunca Esma ve Tarık'ın barışmaları için çaba harcadı herkes. Poyraz sürekli Esma'ya nasihatlarda bulunurken 'aşk insanın eline hayatta bir kere geçer kızım!’ İsmet türlü planlar yaptı. Zeynep Tarık'ın masum olduğunu söyleyip dururken, Emine kararsız kaldı. Esma ise Laz inadı ile Arnavut inadını birleştirip sözünden dönmedi. :) Derken Zeynep kendi planını soktu devreye. Yerli Sawyer arkadaşı bunları evindeki partimsi toplantıya çağırınca bütün ekip toplandı ve Çiğdem cadısını avlamaya koyuldu. Zeynep'i Esma sanan Çiğdem verip veriştirirken Zeynep kardeşinin intikamını; iyilik yapıp, denize atarak aldı! :)

Poyraz'ın sevincine ayrı parantez açmak gerekiyor sanırım. :) 'Amazon prensesim, savaşçı prensesim' diye diyee sevdası alevleniyor uşağın. :) Zeynep'e ise bu hareketler çok yakışıyor desem ama tasvip etmediğimi (!) söylesem ve sussam ne güzel olur ama :) Burada dipnot eklemem gereken bir sahne: yerli Sawyer'ın havuzdan çıktığı esnada Poyraz'ın Emine'nin gözlerini elleriyle kapadığı an kahkahalarım havada uçuştu. :) İşte çağdaş maço Poyraz'dan tam da beklenen hareketler dedirtti, kaldı ki bir de çocuğun üzerine havlu atmışlığı var ki izlenilesi diyorum. :) Böylelikle Tarık'ın suçsuz olduğu kanıtlanmış oldu. Tarık her ne kadar suçsuz olsa da, bence Çiğdem'e çok fazla rahatlık verdiği için hatalıydı. Esma ile Çiğdem'in aralarında geçen konuşmalardan haberinin olmaması Tarık'ı çok da masum yapmıyor lakin finalde fazlasıyla affettirdi kendisini, az sonraa değineceğim inşallah :)

Afet mahalledeki yaşama ayak uydurma çalışmalarına başladı bu bölüm. Balıkçı kızı Azize edasında Arnavut ciğeri satmaya devam ederken, ev ekonomisi dersine katılmış gibi pazara da gitti.



Karakter o kadar masum ve saf ki gerçekten ilk defa pazara gittiğine inandırdı yanisi beni. :) Hele bir de her şeyin olduğunu görünce pazarcıları alkışladığı sahne var ki evlere şenlik. :) Bununla da yetinmeyip ev oturmasına gittiğinde diğer evde kalmış kızlara rakip olduğunu belirtmek isterken, diğer kızların Afet'e taş çıkarıp göbek atmalarıyla tüm morali alt üst oldu. Bir de üstüne Devran'a aldığı gömleğin Devran tarafından beğenilmemesi tuz biber ekti moralsizliğine. :( Evde oturmuş ağlayıp sızlarken dışardan gelen sese kulak verdi Afooş ve karşısında balon ve Devran ikilisini gördü. Devran'ın itirafından sonra gül yüzü aydınlandı yahuu :)


“Afet ben ayunun tekiyum bildiğun öküz. Ya sen bu dünyada tanuduğum en iyi kalplu kadınsın yaa yani ben senun giibi bi kız dünyayu dolansam bulamam. Hem senin yeşul zeytun gibi gözlerin var. Bak gömleğu da giydim. :) Afet beni affeder misun? Afeet ben senu seviyorum daa <3 <3 <3”

Teşbihte hata olmaz derler ya Leyla ile Mecnun dizisindeki İsmail abi kokusu alıyorum biraz biraz Afet'ten. Öyle masum, öyle saf ve öyle sevilesi kii parlak kıyafetli can olan İsmail abimizi hatırlatıyor zaman zaman. ^_^

Bir başka favori karakterim olan Sabri efendiden de birkaç kelam edeyim. Kendisi sevdasından vazgeçmesi ile gönlüme taht kurmuş idi. Meryem'in gönlünde hala Ecevit'in olduğunu anlamasıyla, kendisini geri çekmesi bir olmuştu. Vazgeçmek de bir erdemdir bence ve Sabri efendide o erdem mevcut... Bu bölüm önce Attila İlhan'ın şiir kitabıyla dolaştı, Ecevit'e yakalanınca bir kuple şiir de okudu. Ses tonunun da maşallahı var hanisi dinletiyor kendisini. :) En son da Meryem hanımına aldığı tek taş yüzüğü bozdurup, stil değişikliği yaptı. Ben yine de başındaki takkesiyle, beyaz çizgili gömleğiyle, kendisine has bir duruş sergileyen Sabri efendiyi tercih ederim lakin böyle de hoş oldu gerçekten. :) Siz nasıl buldunuz Sabri efendinin yeni halini? :)))



Son sahne yorumlamaya gelmeden önce dedeleri ne kadar sevdiğimi bir kez daha yazayım. Yaşam enerjimi arttırıyor bu dedeler, kendi aralarındaki o sohbetin tadı ise başka yerde alınamayacak cinsten. :) Daa Zülfikar dede ile Zeynep sultan (kızların babaanneleri) arasında bir elektriklenme durumları mevcut sanki hanisii ‘ikinci bahaar yaşıyor ömrümm’ şarkısındaki gibi gibii :))


Bir bardak çay da benim olaydı diyo insan yahuu :))

Masumluğu kanıtlanan Tarık enfes bir teklif sahnesi hazırlamış. Bunu kabul etmemek olmazdı yanisi. :) Tarık karakterini canlandıran oyuncu Yamaç Telli yazmış söylediği şarkının sözlerini. İşte bu ayrıntı, bu detay benim diziyi daha da sevmeme sebep oldu diyebilirim. Kendi içinde bir dünya oluşturan dizileri seviyorum. Kendi kendilerine yetebiliyorlar ya hanisii böyle o dünyanın sıcaklığını bize de hissettiriyorlar yaa iştee seviyorum o dünyayı, o hisleri :) Demem o ki Tarık enfes bir teklif sundu Esma'ya. Kaldı ki Esma'nın yaşayış tarzına göre bu teklif önem arzediyordu bence de. Esma böyle daha mutlucuk olacak, kendisini daha rahat hissedecek kanımca. :)


“Esma ben bir daha seni kaybetmek istemiyorum. Benimle bir masal yazmaya var mısın diye sormuştum ya sana? O iki kule artık birbirine uzaktan bakmasın. Kız Kulesi bir ömür Galata'nın yanında durur mu diye sorsam sana? Benimle bir masal kahramanı olmaya var mısın desem? Esma, benimle evlenir misin? <3 <3 <3”

Tarık ve Esma bu mutlucuklu anları paylaşırken, benim gözüm elbette Poyraz ve Zeynep'te idi. Mutlucuk olan Esma'dan bile daha fazla mutlucuk oluyorum ben bu ikiliyi gülümserken görünce. Hele bir de Poyraz'ın içindeki çocuğu serbest bırakıp, heyecanlı heyecanlı verdiği tepkiler yok mu kitliyor ekrana beni :) 'Ahaa ateş etti' diyee verdi misal tepkisini. :D Çok başka bir karakter Poyraz, kendisi gibi başka olan Zeynep'i bulduğu için de mutlucuk oluyor insan. Hayır bana ne oluyor bilmiyorum da, seviyorum işte onlarla birlikte gülümsemeyi... Sahi siz bunları böyle gülümserken görünce, siz de gülümsediniz mi? :D



Velhasıl kelam bol ekşınlı, bol esprili, bol tripli, bol özlü sözlü, bol atraksiyonlu bir bölümü daha geride bıraktık. Türk dizilerine dair içimde oluşan korkuyu -senaryonun saçmalaması, karakterlerin yozlaşması, ekrandan kaldırılması vs.- atmamı sağlayacak gibi görünüyor Diğer Yarım... Yolu açık, bahtı açık olsun inşallah :)) Diğer Yarısını bulanlara da mutlucuklarr, bulamayanlar da tiiz vakitte bulsunlar inşallah diğer yarılarınıı ^_^

Editbüdüt: Meryem'e kıyafet ayarı istemeye devam ediyorum. Yemeni takınca çok hoş oluyor da, şal takmayı bilemiyor bence halaa (: Tek olumsuzluğu da bu olsun, nazar boncuğumuz diye yazıyorum bu ayrıntıyı :)
 


Sevgilerimle

Kırçiçeği
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR