Nişanın bozulması üzerine Taciser ve Hüsne arasında büyük bir kapışma bekledim ben amma hüsrana uğradım ne yazık. Taciser karakteri, hepimizin hayatına bir şekilde uğramış tahammül edilemez, sonradan görme tiplere benziyor. Bu anlamda Hüsne’nin Taciser’e posta koyması çoğumuzun içini soğutuyor bir yerde. Bu bölümde göremedik artık kısmet haftaya.
ALİ CEYLAN’I GÖKTE ARARKEN ARABASINDA BULDU
Gökten bilmem kaç elma düşmüş hepsi de Ali’nin kafasına. Kimi mutluluktan, kimi suçluluktan. Adam şanslı vesselam. Yıllardır sevdiği kız nişan gecesi kaçıp onun arabasına biniyor. Önemli olan şu ki sevdiği kız artık nişanlı değil. Bu işin mutluluk tarafı. Oraya lafımız yok. Ama anlamadığım şu ki, Ali oğlan gayet efendi şekilde yüzükleri nişanın yapıldığı kasra getiriyor ve tam o sırada Ceylan nişandan kaçıp Ali’nin arabasına sığınıyor. Sonra biraz hava alıp sahilde eve dönüyorlar. Ama Ali’de bir surat bir surat. Mahir’e "Ceylan dün gece benimleydi," derken sanırsın nişan Ali için atıldı, Ali kızı kaçırdı, sonra da bütün geceyi baş başa geçirdiler. Altı üstü kapıda tesadüfen seni görüp arabana bindi ve sen de eve bıraktın be oğlum! Onca trip neydi hiç anlamadım ben doğrusu. Neyse.. Bundan böyle Ali’nin de yüzü gülecek diye tahmin ediyorum. Bu arada Taylan da Ceylan’a geri dönecek bence. Ama o sırada Ali-Ceylan yakınlaşması da başlamış olacak. Sonra Taylan-Ali kapışacak falan. Gibi geliyor. Ali maço bir karakter. Ceylan’ı kıskanması, hafif arızalar çıkarması ona hem yakışacak hem de seyircinin hoşuna gidecektir. Biz kadınlar özgürlükten ve modernlikten dem vurup sonra dizilerde sevdiğini kıskanan erkekleri ağzı açık izleyen değişik türde insanlarız. Bence bunu değerlendirmelisiniz.
Korkma Yadigar, Civan alıştığın kaderi yaşatmayacak sana.
BABALAR VE KIZLARI…
Derin bir ‘ahh’ çektim Bahattin – Ceylan sahnesini izlerken. Baba kız hikayeleri burnumun direğini sızlatır hep, elde değil. Kız evlatlar babaların kalplerinde –daha doğdukları ilk gün açılan- koca birer yaradırlar. Babaların hep kalplerini sızlatır kız evlatlar. Bahattin de sızlayan kalbinin sesiyle kızını karşısına alıp konuştu. Tam bir kız babası gibi. Onlar konuşurken babamın benimle konuşması geldi hatırıma. Bütün babalar kızlarına benzer cümleler kurarlar sanırım. "Önemli olan senin mutluluğun," ve "Bu kapı sana hep açık," sözleri bir kızın boynuna takılan en değerli gerdanlıktan daha kıymetlidir. Bahattin Celepoğlu karakteri tipik Türk babasının ekrana yansıyan silueti. Seviyoruz Bahattin’i ve yeri gelmişken büyük usta Uğur Yücel’i saygıyla selamlıyoruz.
HA OPERA, HA NEŞET ERTAŞ
Bu bölüm operaya gitmeye niyetlenen Yadigar ve Civan’ın hevesleri kursaklarında kaldı. Önceki gece ‘ha opera ha Neşet Ertaş’ muhabbeti geçince biz sandık ki operaya gidemeyince meyhaneye gidip Neşet Ertaş dinleyecekler.
Gitmediler.
Ağzımıza bir ‘Neşet Ertaş’ ismi sürüp bal gibi, sonra başka şarkıların notalarında yolculuğa çıktılar. "Artık gökyüzü daha mavi, " diye fısıldadı Civan Yadigar’a. Yelda’nın göğüne çivileyip gittiği kara bulutları unutmuş olmalı. Aşık adam başındaki kavak yelinden kara bulutu nasıl görsün ama değil mi? Civan evli, Yadigar iki çocuklu. Ama aşkın olduğu yerde mantık arazi. Civan sade Civan ve Yadigar orada duruyor öylece. Sıfatsız, eksiz, halsiz. Sevmek böyle çıplak bir duygu.
Şimdi Yadigar’ın aşkı hem Civan’ın evliliği ve bir de bu bölüm zuhur eden ve kafayı Civan’a takacağı aşikar olan ‘Türkan’ la sınanacak belli ki. Yadigar gün görmemiş bir garip. Sevgi onun için bugüne kadar yalnız evlatlarının gözlerinde bulduğu bir his. Aldatılmış, hor görülmüş Yadigar ilk kez bulduğu aşk için savaşacak mı bakalım.. Yoksa şairin dediği gibi ‘zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun’ deyip bu yarıştan azlini mi isteyecek?
Bekleyip göreceğiz.
Haftaya görüşmek dileğiyle.
BABALAR VE KIZLARI…
Derin bir ‘ahh’ çektim Bahattin – Ceylan sahnesini izlerken. Baba kız hikayeleri burnumun direğini sızlatır hep, elde değil. Kız evlatlar babaların kalplerinde –daha doğdukları ilk gün açılan- koca birer yaradırlar. Babaların hep kalplerini sızlatır kız evlatlar. Bahattin de sızlayan kalbinin sesiyle kızını karşısına alıp konuştu. Tam bir kız babası gibi. Onlar konuşurken babamın benimle konuşması geldi hatırıma. Bütün babalar kızlarına benzer cümleler kurarlar sanırım. "Önemli olan senin mutluluğun," ve "Bu kapı sana hep açık," sözleri bir kızın boynuna takılan en değerli gerdanlıktan daha kıymetlidir. Bahattin Celepoğlu karakteri tipik Türk babasının ekrana yansıyan silueti. Seviyoruz Bahattin’i ve yeri gelmişken büyük usta Uğur Yücel’i saygıyla selamlıyoruz.
HA OPERA, HA NEŞET ERTAŞ
Bu bölüm operaya gitmeye niyetlenen Yadigar ve Civan’ın hevesleri kursaklarında kaldı. Önceki gece ‘ha opera ha Neşet Ertaş’ muhabbeti geçince biz sandık ki operaya gidemeyince meyhaneye gidip Neşet Ertaş dinleyecekler.
Gitmediler.
Ağzımıza bir ‘Neşet Ertaş’ ismi sürüp bal gibi, sonra başka şarkıların notalarında yolculuğa çıktılar. "Artık gökyüzü daha mavi, " diye fısıldadı Civan Yadigar’a. Yelda’nın göğüne çivileyip gittiği kara bulutları unutmuş olmalı. Aşık adam başındaki kavak yelinden kara bulutu nasıl görsün ama değil mi? Civan evli, Yadigar iki çocuklu. Ama aşkın olduğu yerde mantık arazi. Civan sade Civan ve Yadigar orada duruyor öylece. Sıfatsız, eksiz, halsiz. Sevmek böyle çıplak bir duygu.
Şimdi Yadigar’ın aşkı hem Civan’ın evliliği ve bir de bu bölüm zuhur eden ve kafayı Civan’a takacağı aşikar olan ‘Türkan’ la sınanacak belli ki. Yadigar gün görmemiş bir garip. Sevgi onun için bugüne kadar yalnız evlatlarının gözlerinde bulduğu bir his. Aldatılmış, hor görülmüş Yadigar ilk kez bulduğu aşk için savaşacak mı bakalım.. Yoksa şairin dediği gibi ‘zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun’ deyip bu yarıştan azlini mi isteyecek?
Bekleyip göreceğiz.
Haftaya görüşmek dileğiyle.