Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Artık demir almak günü gelmişse ‘Coven’dan
Sezon: 3 Bölüm: 8

Zamanında “Açaydınız kollarınızı, gitme diyeydiniz!”

Ey güç arzusu! Sen nelere kadirsin… Kimin aklına gelirdi gecelerin yeni ‘Karındeşen Jack’inin Queenie olacağı? Zoe’nin son kıyımlarından sonra, sen de kendini iyice aştın Queenie. Marie Laveau’nun son transferi olan cadımız, kötü kalp avcılığına soyunarak, tecavüzcünün tekini öldürdü ve kendisine güç vereceğini umduğu vudu için Marie Laveau’ya götürmek üzere adamın kalbini aldı. Yalnız, kendisinin kolay manipüle edilen biri olduğunu düşündüğümden tekrar saf değiştirebileceği kanaatindeyim. Hatta Akademi’nin casusu bile olabilir. İleriki bölümlere dair hissettiğimiz ‘savaş’ın da kapıda olduğunu vurguladı bu arada. Kızların ona kötü davranmasına içerleyip taraf değiştiren Queenie’ye, Madison’ın verdiği “Fiona boğazımı kesti, ben hiç sesimi çıkarıyor muyum?” tarzındaki ayar şahaneydi. Madison’ı giderek daha fazla sevmeye başlıyor ve Spalding’e oyuncak olmasındansa, dönüşü muhteşem olmuş diyorum.

Geçen hafta Madison’ın kendini anlatmasından sonra, bu kez Fiona’dan içinde bulunduğu vahim durumu açıklayan bir anlatı, bir keder senfonisi dinledik. Fiona’nın kanseri artık son safhadayken kendisi de ‘Baltacı’ ile aynı yatakta. İkisinin arasındaki konuşmalar ise Fiona’nın hayatının bu en karanlık döneminde, kalbi bu kadar acıyla doluyken bile ne kadar sağlam duruşu olduğuna dair müthiş fikir veriyor. Ölümden korkmayıp sadece gitgide çürüyerek ölmek istememesi + intihar edip de bu durumdan kurtulmak yerine başkalarına bu sevinci yaşatmamak adına inatla yaşayacağım demesi = Helal olsun!

YILIN ANNELERİ
Bu sezon anneler, gerçekten beterlik anlamında birbiriyle yarışıyor. Sadece evlatları değil, biz de izlerken çok karın ağrısı çekiyoruz. Kyle’ın anası, Madam LaLaurie ve Fiona derken, başımıza şimdi de bu bölümde nihayet görebildiğimiz Luke’un anası Joan çıktı. Kendisi ‘Anne Demeye Bin Şahit İster Kervanı’nın şimdilik son üyesi. Aşırı muhafazakar yapıdaki bu kadın, Luke’un Akademi’deki zombi olaylarına ek olarak, Nan’le bir şeyler yaşadığını düşünüp kirlendiğine hüküm verdi ve “Kirlenmek güzel değildir!” sloganıyla Luke’un içi ve dışının temizlenmesi gerektiğini söyledi. Luke’un içini (!) temizlemek için yaptığı şey ise gerçekten akıl almazdı: Lavman. Bilmeyenler, ne olduğunu öğrendiğinde Joan’ı minnetle (!) anmaya hazır olsun. Kyle’ın annesinin onu ‘cinsel” yönden istismar etmesinden sonra, Luke’un annesinin de onu sözde “dinsel” yönden istismar etmesi enteresan bir paralellik gösteriyor. Dizi, yine farklı rotaları birbiriyle aynı tema altında buluşturmayı başarıyor.


Luke’un anasından akla hayale gelmeyecek ‘temizlik’.

YENİ TRANSFERLER, ESKİ RİTÜELLER
Marie Laveau, Queenie’yi transfer ederken Akademi de boş durmadı. Ayaklarına gelen fırsatı tepmeyerek Cordelia da, Misty Day ve Myrtle’ı kadrosuna kattı. Gecenin bir yarısı nihayet dirilip Misty Day’in yanına gelen Myrtle’ın, kulübe etrafında silahlı bir adamın gezindiğini söylemesiyle kendilerini Akademi’ye atan bu ikili, tam da Cordelia’nın ihtiyacı olduğu zamanda çıkageldi gerçekten. Ayrıca silahlı adam konusunda da akla ilk gelen isim Hank ama bakalım kukuleta gizeminden sonra bu yeni gizemden ne çıkacak? Hank çıkmazsa şaşırmayalım; benden söylemesi. Myrtle, gelir gelmez ‘O kadar bizi diriltti, demek ki yeni ‘Supreme’imiz Misty Day,” gibi bence düz bir mantıkla, Misty Day’in yeni ‘Supreme’ olduğunu söyledi. Tabii düz mantıkla derken, ‘diriltme’ gücünün en zor güçlerden biri olduğuna dayanarak söyledi ama ben yine de Misty Day’in olduğunu düşünmüyorum. Bölüme adını veren ritüel ise Cadılar Meclisi’nin en zor durumda olduğu anlarda, sıradaki ‘Supreme’in daha hızlı güçlenmesi ve palazlanması için mevcut ‘Supreme’in ölerek kendini feda etmesi oluyor. Bizimkiler kına gecesindeki gelin gibi giyindiler ritüel için ve bu esnada Madison ve Zoe, ‘Supreme’lik konusunda birbiriyle hafiften atışmaya başladı. Araya giren Cordelia, “Merak etmeyin, ‘Supreme’ olmak bir halt değil; çünkü “Büyük güç, büyük sorumluluk ister,” minvalinde konuştu.


Yüksek yüksek tepelere…!

Tabii ortadaki bariz sorun ise Fiona’nın ölmeyi kabul etmeyecek olmasıydı. Bunun da çaresini buldular ve Fiona’ya şık bir oyun oynadılar. Bu şovun ise baş aktrisi, Fiona’ya doğrulttuğu laflarını kurşun gibi sıkan Madison oldu. Kendisinin kırmızılar içinde pek cici göründüğünü de araya sıkıştırıvereyim.

Madison’ın “Surprise, bitch!” deyişine özellikle bayıldım. Kendisini yeni ‘Supreme’ gibi gösteren Madison, Fiona’nın ya kazığa bağlanıp yakılacağını ya da ona vereceği haplarla derin bir uykuya dalacağını belirterek ona iki seçenek sundu. Bu sahnelerde Fiona’yı o halde gördüğüme kendi açımdan üzülmedim desem yalan olur. Cadı da olsa insanoğlu işte! Bugün var, yarın yok…Fiona, tam tası tarağı toplayıp kaçacaktı ki, bu kez de ona artçı sarsıntı gibi gelen Myrtle çıktı karşısına. Myrtle, Fiona’ya ‘Baltacı’ ile yaşayacağı olası geleceği anlattı ki bu sahneler yine gayet şık ve çarpıcı şekilde çekilmişti Zaten bölüm, teknik anlamda (özellikle kamera kullanımı ve sahne geçişleri çok başarılıydı) oldukça üst düzeydi.

Myrtle, Fiona’ya resmen “Kalmış şurada üç günlük ömrün; ‘Supreme’lik senin neyine, sevgilin de dayanır mı bu çürümüş haline?” demeye getirdi. Myrtle’ın ona dediklerini içten içe onaylayan Fiona, sonunda hapları aldı ve “Artık demir almak günü gelmişse ‘Coven’dan, meçhule giden bir Fiona kalkar bu limandan,” diyerek yelkenlerini karanlığa doğru açtı. Biz de “Dur bakalım, Fiona nasıl ölmeyecek?” derken, bu sefer sürpriz birisi ona demir attı: Spalding’in ruhu. Nihayet dilli Spalding, fiziki olarak diziden ayrılmasına rağmen ruh olarak tekrar karşımıza çıktı. Anladık artık; kimse tam anlamıyla ölmeyecek. Spalding bile geri geldiyse, gerçek ölümler herhalde son bölümlerde olacak. Aslında düşününce, Spalding’in ölüsü dirisinden daha yararlı Fiona için. O da ‘Baltacı’ ile oyuncu değişikliği yapmış oldu bir nevi. Fiona’ya gerçekleri söyleyip ona verdiği kurtarıcı haplarla ölmesini engelledi. Daha önceki yazılarda belirttiğim durum bir nevi doğru çıktı böylece. Spalding, sahiden de kilit bir karakter oldu bu bölümde. Fiona ise adeta “Şov benle devam etmeli,” dedi.

Myrtle karakterini canlandıran Frances Conroy’a da hemen bir parantez açayım. Bu bölümün şüphesiz öne çıkanları arasındaydı. Hem karakterini biraz daha tanıyıp görmüş olduk; hem de Frances Conroy, kendisine ayrılan ve diğer bölümlere göre daha uzun olan ekran süresinde, şovunu yapma fırsatı buldu. Fiona ve diğer cadılarla olan sahnelerde resmen döktürdü. Cadılık, ona çok yakışmış. Öyle ki zamanında Harry Potter filmlerinde oynasa pek güzel olabilirmiş dedim içimden.


Fiona’nın ölmesini beklerken…

AV
Bu sırada kızlar kafayı iyice ‘Supreme’lik mevzusuna takmışken, Nan’in ‘Supreme’ olamayacağına dair takındıkları tavırlarla onu küstürüp biricik Luke’unun kollarına koşmasına sebep oldular. Yahu zaten şu Akademi’de parmakla sayılacak kadarsınız; tam kaynaşıyorlar diyoruz, biri küstürülüyor. Bir kenetlenip birlik olun artık; Ayşecik filmlerindeki gibi çıkıp Akademi önünde toplu danslar yapın, ne bileyim. Valla Nan ‘Supreme’ çıkarsa hakikaten sevineceğim. İlla Zoe, Madison gibi tipler olacak değil ya? Bir kere de Queenie’ler olsun, Nan’ler olsun. Neyse, Luke’un evine gelen Nan; “ak pak’ Luke’u bu kez de anası tarafından kiler gibi bir yere kilitlenmiş halde buldu ve kurtardı. Yalnız, evin dış kapısını büyü kullanarak açmasının ‘Supreme’liğe dair bir ipucu mu yoksa ikinci bir yeteneği mi olduğuna emin değilim. ‘Supreme’ çıkmasan bile çoktan ‘Super Girl’ oldun Nan! Feminizm temalı bir sezonda da zaten böyle ince bir hamle beklenirdi yazarlardan. Bu ikiliye bu bölümde yer verilmesine sevindim; zira merak ediyordum bu cephedeki durumları. Bu arada Nan, Luke’un evine giderken, sümsük Hank’i de dışarıda arabasında gördüğümüzü de not edelim. “Cadı Avı başlasın!”diyoruz.

KOCA BEBEK, OYUNCAK BEBEK
Koca bebek Kyle ise bu bölümde, kendini bulması için Zoe’nin verdiği çocuklara dair alıştırmaları çözmekle meşguldü. Tabii ki hâlâ Zoe ve Madison’ın ortak paylaşım alanı olmaya devam ediyor. İki yanına oturan Zoe ve Madison’ın, onun yapması gerekenlere dair olan tartışması, çizgi film karakterlerinin önemli karar arefelerinde omuzlarında beliren iyilik ve kötülük meleği tasvirini anımsattı bana. Kyle, “Gelsin hayat bildiği gibi” modunda olduğundan kim nereye çekerse oraya gidiyor şimdilik.

Queenie’ye dönersek, kendisinin LaLaurie’nin yanına gittiğindeki hali bende iyice şüphe uyandırdı. Kafası şu anda bile oldukça karışık görünüyor. Bunu fark eden Marie Laveau’dan da fırçayı yedi zaten. Benim için gerek karakter, gerek iki harika oyuncunun buluşması olan Marie Laveau ve LaLaurie sahneleri ise bölümün en hoş kısımlarındandı. Marie Laveau’nun bir nevi oyuncak bebeği haline gelen LaLaurie, siyahilere olan nefretini tekrar dile getirirken Obama da bundan nasibini aldı. Ne nefretmiş be Madam! Bastien’inin acısını yaşayan Marie Laveau ise ölümsüz LaLaurie’yi tabuta koymak veya kafeste tutmak haricinde başka seçeneği olduğunu vurgularken, “Senin hatan, hayal gücünü kullanmamak,” sözüyle lafı gediğine koydu ve LaLaurie’nin elini kökünden kesti. Yalnız bu el kesme, aslında Marie Laveau’yu kesmedi ve ona daha yapacakları olduğunu çıtlattı.

YETENEK ‘SUPREME’MİSİNİZ?
Dizide bu hafta, hafiften Türk filmi esintileri de görmedik değil. ‘Talihsiz aşıklar’ Nan ve Luke, köylerinden başlarını alıp kaçmaya karar verdilerse de, Luke’un anası karabasan gibi çöktü üstlerine. Tam o esnada, onun da üstüne kurşunlar çökmeye başlayınca; Nan’i korumaya çalışan Luke da kurşunlardan nasibini alıp yere yığıldı. Kurşunların kaynağı olan Hank, kırk yılın başı işe yaradı derken yine yanıldığımızı anladık. Nan, bir kez daha kavuşamadı şu çocuğa. Luke, zaten iyice şamar oğlanı oldu. Baltalar, kurşunlar; hepsi onu vuruyor.

Fiona, kendisini öldü sanan cadılarımızın arasına harika bir dönüş yaparken, kafayı yeni ‘Supreme’e taktığından Misty Day’i aradı gözleri ve onu Luke’un evinde buldu. Luke acile götürülürken, annesinin de yatay geçiş yaptığını gördük. Fiona, fırsattan istifade Acun moduna geçti ve Misty Day’den yeteneğini sergileyerek Joan’ı hayata döndürmesini istedi. Yeteneğini başarıyla sergileyen Misty Day (sergilemez olaydı) ise kendine aşırı yüklemeden dolayı bayıldı. Bu sırada Akademi dışında, Hank’in gümüş kurşunlarını bulan Cordelia da avın başladığını anladı ama kurşunun geçmişini yeteneği sayesinde görürken, Hank’e sansür konulmuş gibi onu göremedi.

Saldırı altında olduklarını öğrenen Zoe, Kyle’a onu Akademi’den çıkarması gerektiğini söylediğinde ise sürpriz bir şekilde Kyle ona “Seni seviyorum,” dedi. Bunu aynı zamanda kapının dışında duran Madison da öğrenmiş oldu. Sen de bir dur Kyle! Zaten ortalık karışık! Zoe ile Madison, bu gidişle iyice birbirlerine düşman olacak. Akademi’de iyice ayrışma başlıyor gibi görünse de Hank’in başlattığı cadı avı, birbirlerine tekrar kenetlenmelerini sağlayabilir diye düşünüyorum.

SÜRPRİZLERİ SEVER MİSİNİZ?
Akademi’de sabahı ettiğimizde ise Cordelia, “Hem plan geri tepti, anam ölmedi; hem de topun ağzına ben geldim,” diye kara kara düşünürken, Fiona’nın ona olan tavrı karşısında büyük bir şok yaşadı. Fiona, kızını cesaretinden ötürü kutlamakla kalmadı, artık Cadılar Meclisi’nden daha umutlu olduğunu söyledi. Nasıl bir ters etkiyse artık! Cidden alem kadınsın Fiona. İşte bu hallerinden dolayı, seni ne kadar kötü olsan da büyük keyifle izliyoruz. Hani, böyle bir ‘iyimserlik (!)’ karşısında, Polyanna’nın bile gözleri dolardı. Cordelia da, birden Fiona’ya daha çok ihtiyaçlarını olacağını söyleyerek beni iyice sersem etti zaten. İkisinin ilişkisi bundan sonra daha mı farklı olacak acaba?


Anne-kız için yeni bir sayfa mı?

Konuşmaları esnasında ise çalan kapı ve bir kutuda gelen kargo, bölümün son dakika golüydü. Fiona’nın kutusundan, ölümsüz olma özelliğinden ötürü konuşabilen ve yardım isteyen bir adet Madam LaLaurie kafası çıktı! Marie Laveau’nun hayal gücünü tebrik ediyor, yazarlara da “Bu neyin kafası?” diye soruyoruz.


Yılın kargosu.

The Sacred Taking adlı bu bölümümüzün en sevdiğim yönü, yanlış hatırlamıyorsam tüm karakterleri görebilmemizdi. Son olarak “ ‘Supreme’ gerçekten Misty Day mi? Değilse kim? Cadı avına karşı düşmanlar, şimdilik birleşebilir mi? LaLaurie’nin yeni halinin hikayede nasıl bir yeri olacak? Hank, bundan sonra neler yapacak?” sorularıyla bu haftayı da kapattık ama cadılarımız için asıl soru tabii ki “Güzel günler görebilecek miyiz?”…
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR