Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
''Annene merhaba de Baran!'
Sezon: 2 Bölüm: 34

''Annene merhaba de Baran!'


Merhabalar.

İçimizi bayıltan yavaşlıkta geçen bir bölümü geride bıraktık. Sezon finaline daha çok var bütün düğümleri çözmeniz zaman alacak tamam da şiştik ayol şiştik yeminle. Bölüm boyunca bileklerimi kolonyayla ovaladım ''Yeter da, az bi aksiyon olsun,'' diye diye. Fox TV de rating'in kaymağını iyice bir yalayıp yutayım derdiyle reklamı dayadıkça ruhumu hafakanlar bastı. 21:30'da başlayan dizi 00: 30'da bitti. E çüş yani!! Karagül değil Yüzüklerin Efendisi bölümü seyrettik zaar. O bile 2, 5 saat ayol. Tamam seviyoruz izliyoruz da bu kadar da seyircinin sabrı sınanmaz. Twitter'da bir takipçim, “Bu aksiyonsuz bölüme ne yazacaksın merak ediyorum,” dedi. Valla ben de bilmeyerek oturuyorum klavye başına ne çıkarsa artık, hadi bismillah.

Kendal: Olağan şüphelimiz, Yılanların Şah-ı Merdan'ı, kendi deyimiyle İt Kendal,hem sövüyoruz hem de sevsek mi acaba diye de ikilemlere düşüyoruz. Baran sağ kolunu hissetmezse daha da hissetmez. Goy goy yapıp, top çevirip durdukça çocuğun kolu kangren olacak diye sahnenin gerginliğine odaklanamadım. Kendal gerçeği söylerim ha tripleriyle Fırat ve Narin'i öttürdü ama sanki kendi sütten çıkma ak kaşık. Artiz Kendal, hadi onlar denyoluk yapıp kendi menfaatlerine Baran'ı kurban ediyorlar da sen çok mu masumsun toprağım? Ulan çocuğun babasını öldürdün (?) be. Böyle tiplere de hastayım yeminle; koyunla keçinin hikayesi gibi bir artizlenme çabasında olurlar. Koyun çitten atlamış, keçi de bütün sürünün yanında bağıra bağıra - Ayyy kıııızz götün göründü demiş. Koyun keçiye dönüp, - E senin ki hep açık demiş. Kendal'ın ki de o hesap. Kendal!! Zeytinyağında kalite!!! Narin de Fırat da yedikleri bokun farkında en azından. Ağamız onun bunun üstüne atsın geçsin kenara. Baran yüzünden kardeş katili oldum de, godoşluk yaparken utanma, sosyete gülü söyledi diye bağır çağır yetmedi katil tak peşine, güzel iş valla. Aslında ‘beyin bedava’ modeli gibi oohhh ona buna çamurlan kafan rahat mis. Tüm bunları yapan Kendal, Kadriye'ye ezikliğini anlatırken de ''Ama yazık be!'' de dedirtebiliyor işte. Başkasının hayatının gölgesiyle yarışmak, ben burdayım diye it gibi koşarken gölgeyi yakalayıp geçememek? Kendal'ın Murat'a olan kini sosyete gülüne sarmasına sebep oluyor. Kendal'ın Murat'a, gelince bir temiz dayak atmasını da istemiyor değilim. Vurdukça içim soğur diye düşünüyorum. İşte Kendal'ın görülecek bir hesabı varsa Murat'ın bin hesabı olacağı için ne olur ne biter tam kestiremiyorum. Bu hikayenin sonunda Kendal kaybeden olacaksa bile Murat'ın da düze çıkmasını istemem. Dünyayı yemiş bitirmiş, onun da ensesinde boza pişsin bir zahmet.

Kadriye: Kadriye Ana'dan bölümler ilerledikçe soğuyorum ben. İlk bölümlerdeki zır cahil hallerine kızsam da anlıyordum. N'apsındı o da böyle bilmiş böyle görmüş falan diyebiliyordum. Sonra n'olduysa Kadriye erenler katından kıssalı hisseli bir ana oldu. Eyvallah olsun bakalım dedik lakin, geçmişinde yaptığı hatalardan ders almayıp, onları da düzelteyim demeyip, huzurlu hayat istemek de yüzsüzlüğün daniskası değil de nedir? Kendal'a ''Anan olmaktan utaniyim Gendaal,'' demesini biliyorsun da, Kendal n'apsın? Kendal'ın eline ne vermişsin de yüzüne sürdüğünü beğenmiyorsun. Ne cüret!!! Ana'yı en kutsal katlara koyalım tamam da evlat kayırmak söz konusuysa orada dur da demeliyiz. Kadriye Kendal'ı it bilmiş koşturmuş bir de ''ben o İt'in anasıyım,'' diyerek yücelecek mi yani? Kendal'ı geçtim Melek'in başına neler geldi geçti de gururundan kızını pışpışlamadı kadın. ''Bir kaç felsefik laf etti ya,'' derseniz bozuşuruz. Konakta hayalet gibi süzülen Melek'ciğin yüzüne bakıyor mu hiç? Kendal zalimse, evladının kendini gösterme çabalarını görmezden gelen Kadriye çok mu evliya? Ettiği afilli laflara pek kanamıyorum artık, ''yav he he'' tadında bir umursamazlık bırakıyor bende.


"Cana can katması gereken sevda nasıl olur da ölmeye öldürmeye kapı açar. Aşk ateştir, aşk telaştır, genç yüreğin telaşı çok olur."

Narin: Bu bölüm sempatik geldi gözüme. Oğuz ilan-ı aşk ettikten sonra, utanmasına ve masadan kalkarkenki o ufacık gülümseyişine de bayıldım. Aslında tam isminin zerafetinde bir edası var. Gel gör ki bencilliğinden ve korkaklığından sakladığı sırlardan haya etmeyip üste çıkınca gözümde pul kadar oluyor. Ben koca bir hayatı kendisini sevmediğini bildiği bir adam için hiç eden Narin'i sevemiyorum işte. Bir kadının kendini bunca düşürüp ezmesi bende ''Vay be ne yüce sevdaymış,'' algısıyla tezahür edemiyor maalesef. Böyle gelmiş böyle gider kaderciliğinde kabullenmişliği kadın cinsine yakıştıramıyorum ben. Oğuz ile tekrar buluştuğunda yüzüğünü çıkarmasıyla puanını 10 diye çaktım gitti. Hah şöyle yahu mıymıntılanarak hayat kaçırmak da neymiş? Az silkelensin hayattan alacağını tamamlasın. Aşk ile düze çıkacaksa da ayarları değişkenlik göstermesin. Stabil akıl ve merhametle muamele eden Narin görelim artık. Narin'in korkaklığını bir alıntı ile tanımlamak isterim. Tam da Narin'e uygun. “Ödlekler terbiyeli insanlardır ve bir o kadar da düşünceli.. Ödlekler iyidirler, ilginçtirler, kibardırlar; bir kuleden insanların üzerine ateş etmeyi asla düşünmezler.” Valla Narin'e kin nefret kusuyorsun diyorlar da benim gördüğüm sevimli ve yahut sevilecek bir kadın değil. Zorla sevemem ya! Bu hafta az bir toparladı gözümde, haftaya yine o hadsiz ve ayıbından utanmayan kadın haline dönerse diyeceğimden de geri durmam.


"Senin için ne kadar erken bilmiyorum ama benim için geç bile oldu ... Ben seni seviyorum."

Ebru: Şimdi efendim hikayenin iki kurbanından biri olan Ebru diğer kurban Baran gibi bu bölüm de birilerinin ''Bak söylerim haa,'' şantajına maruz kaldı. Tabi ne olup ne bittiğini öbür yavrucak gibi bir mantığa oturtamıyor. Murat'ın onu inandırdığı gibi, oğlunun öldüğünü sandığı için çıkarım yapması zor oluyor haliyle. Baran'a karşı duyduğu ve tarif edemediği yakınlık hissine binâen onun başına bir şey gelecek olsa kanatlarını kartal gibi açıveriyor hemen. ''Eee ana işte evladını hissediyor,'' yaklaşımını klişe ve kolaycı bulsam da hikayenin dramatik yapısında eğreti durmadığını da kabul ediyorum elbet. Şimdi ne yaşanırsa yaşansın Sibel ve Ayşe’ye bir çatı bulmak Narin'e mi yakışırdı, Ebru'ya mı? Sonra “Oğlum sen beni kırıyorsun,” teraneleri satmak da hoş olmuyor işte. Baran Ebru'yu ve çocuklarını kaç kere kırdı ama her seferinde ayıplamak yerine cahilliğine verip kucaklayan Ebru tabii ki eli boş kalmaz. Merhamet, anlayış ve tatlı söz, aile olmaktan yana taş olmuş gencecik bir kalbi böyle yumuşatıverir işte. Senelerce Murat ve ailesi tarafından ayakta uyutulan Ebru yine de gereğinden fazla merhametli konaktakilere karşı. Valla yalan söylemeyeyim merhametli olmaya çalışırdım ama bu kadar da olmazdım ben olsam. Gelelim Fırat ve Ebru durumuna. Hâlâ olur veremiyorum ben olası yakınlaşmaya. Ebru tek başına çocuklarıyla beraber ayakta dursun, o toprağın örfü üzre illa başına bir ER dikilmesin istiyorum. Öte yandan taşı bile yosun sarar, Ebru niye yalnız kalsın diyorum. Hoff bir de Fırat'ın sakladığı sır da var. Ayhhh, düşününce içim sıkılıyor valla.

Özlem: Kaç bölümdür pasifize ediliyor ve fakat bir yandan da Kasım vesilesi ile her sırra da vakıf kılınıyor ki, karakter kopacak fırtınalara hazırlansın. Bu aralar nispeten durgun olan Özlem diliyle yılan gibi sokmakla vazifesini başarıyla îfâ ediyor. Özlem yapısı itibarıyla ne gördüm delisi ve haris bir insan kabul de eski tadı alamıyorum ben artık Özlem’den. Önceden de böyleydi, seyrederken ''E yuh artık be Özlem,'' diyerek kıs kıs gülüyordum. Şimdi seyrederken yüzümde yapmacık ve müstehzi bir sırıtış oluyor. Nedir acaba bunun hikmeti? Ne kadar manyak olursa olsun Kendal'ın, koynuna girmeye çalışan Özlem'i reddetmesi de hiç inandırıcı gelmiyor valla bana. Erkek cinsinin hele Kendal gibi pis nefisli bir herifin -en hafif tabirle taşş gibi- Özlem'e sırtını dönmesi inanılası değil yani.

Sibel: Çok şükür o nalet gelesice konaktan kurtuldu. Kendal rahat bırakmaz evet de artık ezik büzük psikolojisinden de sıyrılsın artık. Baran ile karşı karşıya geldikçe arlanıp yüze bakamamalarına da nasıl kahroluyorum, aahhhh. Baran şimdi Ayşe'yi ablası sanıyor gün gelip Ayşe'nin anası olduğu ortaya çıkınca o utanç daha da artacak. Ebru ve Fırat'ın desteğiyle ayağa kalksın yüzü gülsün artık. Şaka maka Sibel'in hiç yüzünün güldüğünü görmedik resmen. İlk bölümden beri hikayenin tam ortasında kadın, iyi kötü herkesin en azından bir gülümsediğini gördük Sibel'in göremedik. Kasım'dan yana gülsün diyeceğim o Kendal'dan beter. Ah be gariban Sibel, senin de yüzün gülsün be.


"Madem ki sevdalanmışsın yağmur gibi yağ. Ateş ol ki sevdan aydınlansın. Hayatın en büyük imtihanıdır sevda; ama sonuç aynı. Hayat geçer, her şey biter. Yaşadıklarının izi kalsa da zamanla silinir, biter. Bir tek sevda kalır."

Baran: Ben artık bu çocuğun güler yüzlü esprili bir çocuk olmasını istiyorum. Çok mu istiyorum ey senaristler? Kardeşleriyle o konakta ne olursa olsun güle oynaya okula gitmesini, Ada’yla didişirken bizi güldürmelerini Maya’yla konuşurken gülümsetmesini istiyorum. Rüzgar’la kaçak göçek değil tam anlamıyla abi kardeş olmalarını istiyorum. Ayşe’yle birbirlerine kurdukları cümleler büyük büyük laflardan ibaret olmasın. Bildiğimiz sıradan ergen bir çift olsunlar. O kadar ağır bir vakurluktalar ki içim kıyılıp şişiyor onları gördükçe. Baran'ın artık neler oluyor ne demek istedi minvalli sorgulamaları da bir zahmet başlasın. Madem Baran akıllı çocuk kim nereye çekerse oraya giden sarsaklığı bir son bulsun. Yavaş yavaş, ağabey kelimesinin altını doldurmaya başlasın. İkizleri ve Rüzgar’ı Ebru yoksa koruyup kollayacak bir güce kavuşsun. Bunlar olurken de yaşından büyük bir görünümde olmasın. Normallik çok yakışacak Baran'a eminim ben. Ayşe'yi de aynı şekilde iç şişiren ağlaklığından bir kurtarın ki dizinin gençlerini seyrederken içimiz kıyılmasın. Cuma akşamı kendileri ile rekabetteki MedCezir gençliğinin enerjileri ile yarışacak hale gelsinler artık. Karagül'ün gençleri ekran ışığı olan yetenekli gençler bırakın ağlak ve dramatik olma rolü büyüklerde olsun. Çocuklar üzerlerindeki ölü toprağını bir atsınlar artık.


''Ada ve Serdar aralarındaki çekimin adını koydular da Maya'yı harcayacaklar matmazel''

Ada - Maya- Serdar: Ada ile Serdar hakikaten çok yakıştılar. Ada cadılığını törpülüyor böyle böyle. Ama çok rica edeceğim yaşam enerjisi yüksek Serdar'ı da dram halkasına eklemeyiverin. Onlar itişe kakışa yüzümüz de gülümsemeyle izlettirsinler kendilerini. Maya'cığın da duygularıyla oynamayın ayol, üzülüyoruz biz. Yakışıklı bir oğlan daha alıverin diziye. Malum genç fanlar ikizleri ve Baran'ı severek takip ediyorlar. Hem kardeşlerin (Baran-Maya-Ada) flörtleriyle olan sahneleri o cephede tatlı bir soluk olur. Bu arada geçen hafta Ada’ya cadaloz dedim diye fanlar demediğini bırakmadı bana, ahahahah arkadaşlar, şimdi elinizi vicdanınıza koyun söyleyin cadı değil mi ayol bizim kız? Seyrettiğiniz karakterleri gerçekmiş gibi yakınlık duyarak sevmeniz çok tatlı. Lakin bu okuduğunuz yazı tamamen ''bence'' bir analiz, buna göre değerlendirin rica edeceğim. Oynayan gençler başarılı ki izleyende iyi veya kötü bir his bırakabilmiş. Bu yönden bakın olaya olur mu canlarım? ;)

Sonuna kadar sabredip okuyan herkesin gözlerine sağlık.


Boş İşler Müsteşarı
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR