Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Ani ayrılışın tarihçesi
Sezon: 1 Bölüm: 9

Kevin her sabah koşar, ama bu sabah başka bir sabah. Sabah.

Koşuyor.

Kevin koşuyor.

Bölümün açılışında Kevin’ı görüyorsam eğer, o bölüm güzel başlıyor çoğunlukla. Ama bu sefer bir şey var sanki.

Kevin koşuyor. Koşu bitimine yakın bir posta kutusunun altına gizlediği sigara paketinden bir dal sigara içiyor. Ağzını çalkalıyor. Elini temizliyor. Bir geyik görüyor. Sonra eve dönüyor.

Ama ev onun evi değil.

İstediği gibi, rahatça hareket ediyor. İçinden geldiği gibi… Buzdolabını açıyor, bakıyor, kahve yapıyor, içiyor. Bu esnada evin içinde bir kadın telefonla konuşuyor. Sesini tanıyoruz, belki.

Sonra.

Sonra o kadın Kevin’ın yanına geliyor.

Laurie!

Biz daha o şoku atlatamadan hazırlanıyorlar ve evden çıkıyorlar. Jill’i okula bırakıyor Kevin.

Geçmiş zamana mı düştük?


Bakıyoruz ki o kadın, kadınlık konusunda ders alması gereken Laurie’den başkası değil.

Nora, ailesiyle, çocukları ve kocasıyla yani, onları kaybetmeden çok önceki bir zamanı yaşıyor.

Ve o gün, iş görüşmesine gidiyor.

Şimdinin Belediye Başkanı, o zaman Meclis Üyesi ve başkanlık seçimlerine dört hafta var. Nora’yı işe alıyor. Hem de Kevin’ın babasının (o zamanın polis şefi) kur yapması esnasında kadını görmesi ve pozitif enerjisiyle olayın ortasına düşmesi sonucu. Belki.

Laurie ise bu sırada iş yerinde.

Psikolog Lauire. Ya da danışman. Onun gibi bir şey.

İlk görüştüğü kişi de işe bakın ki Patti. Onca zamanın üstünden geçip, aralarındaki profesyonel ilişkiye tanık oluyoruz. Kim derdi ki bu iki kadın uzun süre beraber susacak, sonunda da Patti öldürülecek? Patti, kötü bir şeyler olacağını hissettiğini söylüyor. İçinde bir şeylerin yolunda gitmediğinden bahsediyor Laurie’ye.

Kevin da bu sırada okula bıraktığı kızının peşinden bakarken, birkaç dakika sonra okuldan yükselen çığlıkları duyuveriyor. Okula gidiyor. Bir geyik her yeri, her köşeyi dağıtıp çıkıp gitmiş BİR ANDA!

Şansa bakın ki, ortalarda görünmeyen Tom, tam o esnada Kevin’ı arayıp bir işi batırdığını söyleyiveriyor.


Tom und Jill. Jill’e hayat veren hanımefendi, mimikleriyle rolün(Jill’in) yaşını değiştirme konusunda kalbimi bombaladı. Süperdi!

Tom, tutuklanmış.

Geçmiş zamanda Kevin’ın bir fotoğrafın altından düşüveren başka bir fotoğrafta gördüğü adamın, babasının evine girip onunla konuşmaya çalışması üzerine tutuklanmış. Üstüne, babası onu dövmüş. Tom, bütün erkek çocukları gibi kendisinden uzaklaştırılmaya çalışılan bir gerçeğe sahip çıkmaya çalışırken müthiş bir onur kırığına maruz kalmış.

Onu kurtaran Kevin, o eve gidip o adama o onur kırığının hesabını soracak. Sormalı. Soruyor da. Fakat o da başka bir onur kırığına sebep oluyor tam da orada. Bütün o’lar toplanıp bir babayı, küçük bir çocuğunun karşısında dövüp büyük bir hata işliyor, bence. Sonra da toparlanıp eve gidiyor. Tom da peşinde.

Büyükbabanın doğum günü.

Evde büyük, müthiş kalabalık doğum günü partisi düzenliyor Kevin und Laurie.

Laurie, Kalan Günahkârlar’a katılmadan önce de tam manasıyla kadın olamamış bir kadın. Hareketlerini törpüleyip estetik çizgiler çizememiş bir kadın. Jill’in okul etkinliklerine katılamayan bir kadın. Çalışan bir anne olmasından öte, zaten yolun sonunun Kalan Günahkârlar olmasa da başka bir topluluğa çıktığını her GÖZ görebilir BİR ANDA.

Her neyse.

Kevin, Tom’u toparlayıp üvey babadan öte bir portre çizerek eve getiriyor onu.

Akşama hazırlanıp o müthiş kalabalık karşısında “hayatta kalan insan” şovlarını sergiliyorlar. Her şey yolunda havasını pompalıyorlar bütün ruhlara. Ama nihayetinde, evde çocuklarını uyutup onlara sarılan ve geç kalan kocasına işe alındığını haber vermeyi bekleyen Nora da, Kevin da büyük bir mutsuzluğun içerisinde süzülüyor. Mutlu olduğunu iddia eden insanların arasında, o gizemli mutsuzluklarını kayda geçiriyor her ikisi de. Her ikisi de, BİR AN için bile olsa Nuri Bilge Ceylan filmlerinin o yavaş, korkunç yavaş ilerleyen uzun bakışmalarını yaşıyorlar hayatlarında. Yalnızlığın dibini kazıyorlar. Nihayetinde, gerçek bu. Henüz 14 Ekim yaşanmamış bile olsa.

Doğum gününde, konuşulan mevzulardan biri de Geyik.

Geyik, başlı başına bir karakter olup çıkıyor hikâyede.

Geriye şu soru kalıyor: Geyik, bir görünüp bir kaybolan o GÖZ GÜZELİ GEYİK, Kevin’ın hayatının hangi noktasına temas edip değiştirecek, geliştirecek, maceradan maceraya sürükleyecek onu, onun ruhunu, acaba?


Kevin und henüz delirmemiş babası. Namı: büyükbaba.

Kevin, yine, yeniden sabah koşusunda.

Mola sırasında bırakmayı düşünüp bir türlü bırakamadığı sigarasını tüttürürken garip bir şey oluyor.

Yolun ortasındaki rögar kapağı ani bir patlamayla havaya fırlıyor ve yere düşüyor.

Ama aslında bu olmuyor, belki.

Kevin böyle görüyor sadece.

GÖZÜ ya da ZİHNİ, her neyse, onu ilerde daha da büyüklerini oynayacağı oyuna davet ediyor. Açıp kapıyı, içeri alıyor onu. Geleceğini bulanıklaştıracağı zamana çağırıyor. Kevin, henüz, farkında değil başına gelecek şeylerin. Başlarında gelecek şeylerin. Nasılsa zaman, geçmiş zaman, geleceği kim nasıl bilebilir kâhin olmadıktan sonra?

Eve dönüp Laurie ile kavga ettikten hemen sonra da Geyik haberi alıp fırlıyor evden. Bir eve girmiş Geyik. Belki, ilerde onların olacak o eve, eğer her evin modeli aynı değilse orada. Ama zarar vermeden yakalayamıyor Geyik’i. Konferans için oraya gelmiş bir kadın, arabasıyla biçiveriyor Geyik’i. Can çekişmesine dayanamayan Kevin de, vuruveriyor onu oracıkta, BİR ANDA.

Sonra.

Ne çok sonra oluyor bu hikâyede?

Laurie’nin ardı sıra Klinik’e düşüveriyoruz BİR ANDA.

Peder Jamison başına bir felaketin, bir hastalığın, bir dramın geleceğine inanarak içeride. Karısı dışarıda. Nora ve kocası ve çocukları ise, eski düzenlerinin, eski sabırlarının sınırlarını çoktan aşmış bir resmi evde çizmekteler.

Biz de, hepimiz, aslında herkes hızla 14 Ekim’e yol alıyoruz, alıyorlar. Aslında.

Herkes, zaman 14 Ekim’in ANİ AYRILIŞ zamanına ilerlerken garip davranışlar sergiliyor. Ya da şöyle diyeyim, aslında yapmadıkları ya da yapmayacakları ya da yapmaya hazırlıklı olmadıkları birçok şeyi hayata geçiriyorlar. Zaman akıyor. Hiç kimse gerçekleşecek olayı bilmiyor, farkında değil.


Nora henüz deliliği ele alıp kendini kurşunlatmaya başlamış bir kadın, bir anne, bir eş.

Laurie, Klinik’e girip hamile olduğunu söylüyor.

Hemen görüyoruz çocuğu, karnında. Kalp atışlarını dinliyoruz.

Kevin, yeni tanıştığı Geyik Katili Kadın’la otel odasında sevişiyor, sevişiyor, sevişiyor.

Jill ve Tom, okulda, oldukça eğleniyor.

Nora, işi dolasıyla gergin, çocuklarına kötü davranıyor, kocasına da.

Ve.

14 Ekim: Geride Kalanların Yeni Dramı demiştim ya, o dram işte tam o anda, BİR ANDA gerçekleşiyor.

Kevin’ın seviştiği kadın yok oluyor.

Jill ve Tom’un el ele tutuştukları biri kayboluyor.

Nora’nın kocası ve çocukları kayboluyor.

Ve galiba, en fenası, Laurie’nin karnında çocuğu kayboluyor?

O dram, en acılı versiyonuyla yeniden YENİDEN yazılıyor.

Yaşanıyor.

Herkes birilerini kaybetmişken, atılan düğümlere cevaplar geliyor, bölüm baştan aşağı özlem ve pişmanlık ve mutsuzluk ve kaybediş kokuyor. Geçmiş, şu anda halen zihinlerde yaşanıyor, yaşıyor ise gerçekten ama GERÇEKTEN herkesin acısı taze duruyor.

Kalan Günahkârlar işte, bu acıyı taze tutmaya çalışıyor esasında, sanırım.


Kaybedenlerden biri, çocuğunu kaybettikten hemen sonra, kaybedişinin acısını içinde büyütüyor BİR ANDA. (İlk bölümden)
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR